16.Bölüm ❄ Gecenin Ateşi

6.1K 488 104
                                    

Hayat, Alina'ya sağlam bir çelme takıp onu yüzüstü düşürmüştü. Burada yetim ve yaralı bir çocuk kadar çaresiz, savunmasız ve zayıf hissediyordu.

Yorgunluktan pestilleri çıkana kadar temizlik yapmışlardı, bu oda üç kişinin elinden geçip saatlerce temizlense de hâlâ temiz ve düzenli sayılmazdı. Eşyalar, odanın havası aynıydı; değişen çok şeyin olduğunu söylenemezdi.

"Ağabey, yaran ağrıyor mu?" diye sordu Lissa, odanın köşesindeki küçük kapitone koltuğa oturup beyaz bezi tutan elini alnına getirirken.

Kyron elini yarasının üzerine koydu. "Evet," diye mırıldandı. "Galiba biraz ağrıyor."

"O zaman merhemden sürelim."

Kyron göz devirdikten sonra iç çekti. Lissa ayağa kalkıp yatağa attığı çantasını deşti. Ardından merhem dolu gümüş kutuyu alıp Kyron'a doğru ilerledi. Kyron omzundaki postları yatağa attı; ardından cüppesinin düğmelerini çözüp cüppeyi indirdi. Örme kazağını sıyırdıktan sonra Lissa yaraya merhemi sürdü; Kyron cüppesini geri giydi ancak postları üzerine almadı, yatakta bıraktı.

"Şimdi nasıl?" diye sordu Lissa.

"Daha berbat."

Alina gözlerini, perdesi aralanmış pencereye dikti. Hava iyice kararmıştı ve kar, gökyüzünden lapa lapa süzülüyordu. Pencerenin dış mermerinde topaklar halinde kar oluşmuştu, havanın soğuk olduğu her yerden belli oluyordu.

Bu sırada çan sesi, Alina'nın kulaklarını tırmaladı. Aniden gelen tiz sesle beraber yerinden sıçrarken onlara baktı. Kyron'un ayaklandığını gördü. O ayağa kalktığı için, kelepçenin metalik soğukluğu hâlâ Alina'nın bileğinde olduğundan dolayı o da kalktı.

"Aşağıya inelim."

"Bunu yapmak zorunda mıyız?" diye sordu Alina isyan edercesine. Çünkü kelepçe ile oraya gidip rezil olmaktan hoşlanmayacağından adı gibi emindi.

"Açlıktan ölmek istiyorsan tabii, gitmeyebiliriz."

Lissa ayağa kalkıp üzerindeki kahverengi deri tuniği düzeltti. Onlara aldırmadan kapıyı açtı ve koridordan ilerledi. Kyron ile Alina birkaç saniye boyunca birbiriyle bakıştıktan sonra Alina ona göz devirdi ve aşağıya inmek için odadan çıktı. Kyron kapıyı kilitledikten sonra merdivenlerden çıkıp aşağıya, salona indiler.

Alina kalabalık salona indiğinde burnuna gelen ucuz birayla kvas kokusunu koklamak istemezcesine nefeslerini ağzından alıp vermeye gayret etti. Uzun masalarda insanlar oturuyordu ve çoğunluğu bira ya da şarap sayesinde kafayı bulmuştu. Buradaki insanların çoğu erkekti. Kadınlar çok nadirdi. Bu nadir kadınlardan biri de Alina'yla Lissa'ydı.

Alina dışarının aşırı soğuk olduğunu biliyordu ama hizmetçiler şömineleri sürekli körükledikleri için salonun sıcacık olduğu inkâr edilemezdi.

Mozaik ve portrelerin asıldığı kâgir duvarların karşısında üzerinde kokulu mumların yandığı uzun şamdanlar duruyordu. Kıpkırmızı dudakları olan, başlarına tüllü bir bone geçiren hizmetçiler, büyük bir koşuşturmayla müşterilerin isteklerini yerine getiriyordu. Denizci olduğu kıyafetlerinden ve yaydıkları tuzlu su kokusundan anlaşılan bir grup adam, yüksek sesle Lordenda'da epey klasikleşmiş Denizlerin Adamı şarkısını seslendirip güya ortama neşe kattıklarını sanıyorlardı.

"Denizlerin Adamı, çeker kürekleri,

Denizlerin Adamı, alır yürekleri.

Denizlerin Adamı, balıkların dostu,

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin