44.Bölüm ❄ Ölü Adam

2.3K 243 13
                                    

Kyron kükredi.

Nefes nefeseydi. Hissettiği şaşkınlık ve dehşet, onun parmak boğumlarını titretmişti. Dilini dişlerinde gezdirdi. Beynindeki yangının dumanları alacalı bir biçimde dışarıya çıkmaya başlarken kalbi, göğüs kafesini velveleye verip bir şekilde delip geçti.

Panzehir ondaydı.

Hayatında gördüğü en kötü adamdaydı.

Onu çaresizlik içinde göğsünden ittirince, Rilarhd suya tekrar düştü. Kyron başını ona çevirmemişti çünkü yüzündeki o alaycı, 'yine kaybettin' diyen gözlerini görmek istemiyordu. Çömeldiği yerden kalkıp banyodaki dolapların içine baktı. Ama panzehire ait hiçbir şey yoktu. Bomboştu.

Babası çoktan ayağa kalkmış, üzerine kürklü bornozunu giymişti. Gözü, Kyron'un attığı yumruktan dolayı şişmişti ve Kyron, ağzının içindeki derinin parçalandığından adı kadar emindi.

"Panzehir nerede?" diye bağırdı.

Babası umursamazlıkla bornozuyla ilgilendi.

"Panzehir nerede dedim!"

Bakışları onda değildi. "Bulamayacağın bir yerde..."

Kapının aniden açılmasıyla ikisinin de kafası oraya döndü. Maris gelmişti.

Kyron, Maris'i ve o iğrenç suratını bir süredir görmemişti ve onu hiç özlemediğini fark etti. Ona olan nefretinde biraz olsun azalma yoktu.

Saçları hâlâ aynıydı, ama sanki biraz daha kısaydı. Giyinişi daha özenliydi ve gözleri sanki tam ayık değilmiş gibi bakıyordu.

Bakışları Kyron ile babasının arasında gitti geldi. "Neler oluyor?"

Kyron, Maris'i umursamadı. "Beni panzehirin olduğu yere götür. Çok zamanı kalmadı." Belki de Alina çoktan ölmüştü. Bu ihtimali düşünmemeye çalıştı. Bunun olmaması için her şeyini verebilirdi. Onu nasıl bir cehenneme sürmüştü?

Rilarhd tırnaklarına baktı, içleri kum ve pislik doluydu. "Bunu neden yapayım?"

"Seni öldürmemi istemiyorsan yap."

Maris, Kyron'a birkaç adım yaklaşıp tehditkâr gözlerini onun üzerine dikti. "Onunla böyle konuşma." Sesi netti.

Kyron alayla baktı. "Böyle davranmaya devam edersen sen de ölürsün." Yumruklarını sıktı, pençelerinin avuçlarını paramparça ettiğini, yere damlayan kanlardan da anlayabiliyordu. Acıyı hissedemiyordu.

"Seni panzehire götüreceğim."

Kyron, Maris ile dik dik bakışmayı kesip babasına baktı. "Ne?"

"Seni panzehire götüreceğim. Kız arkadaşının hayatını kurtarabilirsin. Hâlâ vakti olmalı. Ama bunun sonunda senden basit bir şey isteyeceğim."

Maris, babasına soru sorarcasına bakıyordu. O da bilmiyor olmalıydı.

Kyron, onun ne isteyeceğini umursayamadı. Şu anda tek umursadığı şey Alina'nın ölmemesini sağlamaktı. Ondan sonra ne var ne yoksa bitirebilirdi.

Kyron başını onaylarcasına salladı. "Bana panzehiri ver."

"Bende değil. Onu bir yere sakladım," dedi Rilarhd.

Ona güvenebilir miydi?

Ama başka çaresi yoktu.

İçindeki birkaç umut sığınağına dayanarak onun giyinmesini izledi. Maris ile fısıldaşıyorlardı ama Maris'in duymak istediği şeyleri söylemediği belliydi. Maris'in yüz ifadesi daha fazla bilgi istiyordu ama bu isteği gerçekleşmiyordu.

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin