10.Bölüm ❄ Kelepçe

5.6K 434 51
                                    

Alina Myrina'nın sarsılan omuzları, onu uykusundan uyandırdı. Yeni getirilen, eskisine nazaran daha yumuşak olan yatağında yılan gibi kıvrıldıktan sonra gözlerini aralamaya çalıştı. Ancak bu ona işkence gibi geliyordu, çünkü gecelerce uyumamış, bunun üzerine gece ağlamıştı. Buradan gitmek artık en büyük arzusu olmuştu. Sahi, ne kadar uyumuştu? Bunu bilemiyordu ama çok fazla uyumadığı kesindi.

Gözlerini tam olarak açtığında, karşısında iri mavi gözleri ve sıkı dalgalı tutamları gördü. Yutkunup, onu uyandıran Kyron'a baktı. "Ne istiyorsun?" diye sordu. Sesi, uykulu olduğu için boğuktu. "Bırak da biraz uyuyayım."

"Gidiyoruz, Alina."

Alina hızla doğruldu ve gözlerini ovuşturdu. "Ne? Nereye?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Morovka'ya."

Uyku sersemliği ile, acaba rüya mı görüyorum, diye düşündü ancak karşısındaki Kyron, capcanlı ve rüya olmayan haliyle karşısında duruyordu. "Neden Morovka'ya gidiyoruz?" Bu sırada kendini uykudan uzak tutmak için büyük çaba verdi. Gözkapakları sanki gözlerine iğne gibi batıyormuş gibi bir hissiyat veriyordu.

"Sorgulama, Alina. Şimdi seni lavaboya götüreceğim. Biz Lissa ile hazırlıkları yaptık. Atlar dahi hazır."

Kyron kızın kolunu nazikçe tutup onu kaldırmaya çalışırken, Alina kaşlarını çatıp ona soru sorar gözlerle baktı. Çıplak ayakları soğuk zemine değdiğinde irkildi. Kyron'un onu götürmesine izin verdi.

"Anlamıyorum," dedi giderken. "Cornia'dan neden ayrılıyoruz?"

"Birçok sebep var ve böyle olması gerekiyor." Alina'yı lavaboya sokup kenardaki su dolu yerden bir çamçağa temiz su doldurdu. "Şimdi elini yüzünü yıka da kendine gel."

Alina başını salladı. Kyron'un ona uzattığı oymalı ve biraz eski gümüş çamçağı aldı. Elini yüzünü yıkadıktan sonra diğer işlerini halletti ve Kyron'un ona verdiği yeni, temiz kıyafetleri giydi. Kıyafetler ona biraz büyük gelmişti. Lissa ondan uzun olsa da en olarak neredeyse aynıydılar. Bu yüzden Kyron, deri taytın bir kısmını kesti. Tuniği kesmeye ihtiyaç duymadı çünkü gerçekten de ihtiyaç yoktu.

Alina, bu ani şeyin ne olduğunu bilmiyordu. Kyron'a ya da Lissa'ya ne zaman soru sorsa cevapsız bırakıyorlardı. Ve bu da onun sinirlerini bozuyordu.

Lissa'nın verdiği esnek bir kayışla, saçlarını topladı. Genelde saçlarını toplamazdı ama nedense şimdi ihtiyaç duymuştu. Hava her ne kadar soğuk olsa da kürk onu terletiyordu. Yatağın üzerine oturdu ve olacakları beklemeye başladı.

Kyron odaya girdi. Alina omzunu dikleştirdi ve ona baktı. Ardından onun parlak gözleriyle beraber aklına gelen fikirle başını kaldırdı. Madem yolculuğa çıkacaklardı, bu onun için iyi bir kaçış fırsatı olurdu.

Kyron, yatakta oturan kızın yanına oturdu. Kürkün altındaki cüppesinin dublesinden şıngırdayan, metal bir şey çıkardığında, Alina bu aşina olduğu sesle beraber ürperdi.

Kelepçe. Artık bundan bıkmıştı. Kelepçeleri ne yapacak diye kendi kendine düşünürken, Kyron, Alina'nın bileğini tuttu.

Alina bileğini geri çekti. "Ne yapıyorsun?" diye sordu endişeyle.

"Kaçmanı önlüyorum."

"Neden herkes aynı şeyi söylüyor?"

"Bileğini ver, Alina."

Alina, istemeyerek de olsa ona bileğini uzattı. Kyron'un morali bozuk gözüküyordu. Normalde daha yumuşaktı. Alina, her ne kadar buna engel olmak istese de, onun neden morali bozuk gibi göründüğünü merak etti.

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin