46. Bedel Ödemek -part 2-

337 65 99
                                    

Bir anda kafasından aşağıya boşaltılan buz gibi soğuk suyla kendine geldi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir anda kafasından aşağıya boşaltılan buz gibi soğuk suyla kendine geldi. Öksürerek nefes almaya çalıştı, ayağa kalkmayı denediğinde fark etti; bilekleri, kanatları ayakları oturduğu sandalyeye bağlanmıştı. Kafasını kaldırıp hiddetle karşısına baktığında Mu'yla göz göze geldi.

Daha dar ve az önceki odaya göre nispeten daha aydınlık bir yere taşımışları genç adamı. Doğrudan gözüne çarpan alevlerin turuncu ışığına rağmen Mu'nun parlayan kel kafasını, göğsünün önünde kavuşturduğu cılız kollarını ve artık rengini külle saklamaya gerek duymadığı mavi kanatları görebiliyordu. Hainin gölgede kalan yüzü duygulardan arındırılmıştı her zamanki gibi. Yine de mavi gözleri parlıyordu, zihnine saplanmaya hazır oklar gibi üzerine kenetlenmişlerdi. Çehresinden akıp giden suya rağmen bedeni hala uyuşuktu genç adamın yine de aklı karışmıştı. Mu nasıl oluyordu da hala öldürmemişti genç adamı? Ya da neden mavi sihirle Eran'ın bilincini yine boğmamıştı, zihninde cirit atan sorularla kaşlarını çatıp Mu'ya baktı. Üzerindeki bütün bağlara rağmen konuşması için ağzı açık bırakılmıştı.

"Neden beni öldürmedin?" diyerek dişlerini gıcırdattı.

Bir cevap vermedi Mu, usulca gözlerini kapatıp açtı. Yüzünde mutluluğa dair hiçbir ifade yoktu. Dümdüz bir duvar bile bu adamdan daha çok duygularını ele verirdi bunu biliyordu Eran ama şaşkındı. Düşmanını küçük düşüren hemen hemen herkes sevinir, küstahça bir gururu yansıtırdı bakışlarıyla ama Mu'da böbürlenmeye dair en ufak bir iz bile yoktu.

"Ah yapma, şimdi de bana işlerin böyle olmasını istemezdim Prenssoy Eran mı diyeceksin? Fırsatın varken beni bayılttığında öldürmeliydin, bu iplerin bana engel olacağını mı düşünüyorsun?"

"Seni öldürmek isteseydim Andarun'a geldiğin ilk gün bunu yapardım," sessizliğini bozdu Mu o kadar uzun zamandır susuyordu ki bildikleri artık bedenine ağır geliyordu. "O kuleden atıldığın gün ölmene müsaade ederdim."

İlk önce anılarının okunduğunu düşündü Eran, ardından duraksadı çünkü bu olayı düşünmediği gibi kimseye de bahsetmemişti. Kaşlarını çattı, sonuçta karşısındaki adam bir Lutha idi, zihnine girip geçmişi görmesi çocuk oyuncağıydı onun için. "Düşüncelerimi okuyarak beni kandıramazsın artık."

"O gün, seni izledim düşerken gördüm, yere çakılacağın zaman seni hayatta tutan şeyin kanatların olduğunu düşünüyorsun haklı olarak."

"Ne saçmalıyorsun sen?" gözleri bir kere daha maviye hücum etti Eran'ın.

"Arflar önce buraya gönderildim, tek başıma değildim Prenssoy Eran, bu gezegene birlikte geldiğimizi hatırlamıyorsun tıpkı geçmişin gibi."

Eli ayağı bağlı olmasa Mu'nun ağzındaki kalan dişleri kırmaya devam ederdi Eran, öfkeyle yerinde kıpırdandı, derin derin soludu.

"Andarun'a nasıl geldiğini sanıyordun?"

"Saçmalamayı kes!"

"Ailenin seni unuttuğunu düşündün arflarca, oysa unutan sendin."

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin