36. Yanılmak

513 87 98
                                    

Eran'ın gözlerini o Herraden kızını ilk kez gördüğü günden sonra ilk defa bu kadar keskin tonda yeşil görüyordu İro

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Eran'ın gözlerini o Herraden kızını ilk kez gördüğü günden sonra ilk defa bu kadar keskin tonda yeşil görüyordu İro. Gar'hun'un elindekini görünce Eran'ın tepkisini merak edip dostunun yüzüne bakmıştı. İro'da oldukça şaşkındı. Prenssoy eğitmeninin elinde parlak bir küre beklerken Vaknas'tan getirdiği mektubu görünce gagası bir karış açık kalmıştı. Eran da en az İro kadar şakındı. Zagzosun kursağı ileri geri hareket etti, yutkundu.

"Anlaşılan odaya girip izinsizce eşyaları kurcalayan sadece ben değilmişim," diyerek gülümsedi Eran. Gar'hun'un elindeki mektubun tek bir açıklaması olabilirdi; İro ile birlikte küreyi ararken Gar'hun veya Walen de onun odasını taramakla meşguldü.

"Kurnaz cevaplarınla bu durumdan kaçamazsın Eran, bana açıklama yapmaya şimdi başlasan iyi olur." Gar'hun, yorgun suretine karışan hayal kırıklığı ile bakıyordu Eran'a. Çalışma masasına doğru ilerlerken bir yandan da elindeki mektubu havada havaya kaldırdı.

"Sana örgütlerden uzak dur diyorum ama bir de bakıyorum ki Prenssoy Eran gizli toplantı için özel davetiyeler alıyor, İro senin mesajlarını iletiyor ve her gün bana kanat aşırı yalanlar söyleniyor!"

Bir cevap vermeden önce çalışma masasına döndü Eran, çekmecelerin arasına elini daldırdı. Bir kanat ötesinde yara izi kaş çatmaktan çapalanmış toprağa benzeyen Gar'hun'a döndü.

"Aynı davetiyeyi sana da yollamışlar yani Vaknas'tan, örgütten ve benim hareketlerimden kısacası her şeyden haberin var Gar'hun. Sana söyleyeceğim her şeyi zaten biliyorsun," lafları evirip çeviriyordu Eran. Şu an Vaknas ile ilgili hiçbir şey umurunda değildi, küreyi bulmalıydı. Küre Gar'hun'da olmalıydı!

"Böyle bir savunma, ancak senin diline mahsus olur genç adam. Her şeyi bilmek, Eran esas sen her şeyi bildiğini zannedecek kadar toysun daha."

Daha çok toysun... Sakalları uzayana kadar ne çok işitmişti şu kelimeleri, bir kere daha Gar'hun aynı kalıbı öfkeyle gülerken söylemişti. Gayriihtiyari ellini çenesine götürdü Eran, sakallarının eksikliğini o zamana değin unutmuştu.

"Otur şuraya," diyerek masanın yanını işaret etti Gar'hun, ardından kendi de tam karşısına geçti. Bütün ağırlığını bir anda sandalyeye vermesinden Gar'hun'un ne kadar yorgun olduğu anlaşılıyordu. Elindeki mektubu ateşkanlara kuru dal atar gibi masaya fırlattı.

Henüz daha açılmamış, okunmamıştı bu mektup. İro nasıl getirdiyse o halde duruyordu önlerinde, o an anlamıştı Eran Gar'hun'un yemine takıldıklarını. Bunun Vaknas'tan geldiği doğruydu ama bir toplantı olduğunu belli edecek hiçbir şey yoktu.

"Sen mi açacaksın yoksa benim okumamı mı dinleyeceksin Eran?"

Çıt çıkartmadı Eran, mektuba uzandı. Zarfı yırttı.

"Seslice okumanı istiyorum, her şey mavi duman olmadan önce."

Gar'hun'un gözlerinin içine baktı Eran, ne yapacağının söylenmesinden ne kadar nefret ettiğini iyi bildiği için kasten yapıyordu bunu. Burnundan soludu, yeşiller arasına mavilerin yer ettiği irisleriyle bakışlarını parşömene kaydırdı.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin