39. Tera'nın Gözyaşları

528 81 102
                                    

Yazarken parmaklarımı kemirdiğim bir bölüm oldu! Keyifli okumalar herkese ♥♥♥

Yazarken parmaklarımı kemirdiğim bir bölüm oldu! Keyifli okumalar herkese ♥♥♥

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Y.Ö. 123 Herrum – Alabanos

Bugün şifahane her zamankinden daha kalabalıktı. Yaşlısı genci, annesi çocuğu birçok Herraden hastalanmak veya yaralanmak için sanki özellikle bugünü seçmişti. Nebulio tam tepede, hava serindi ve batıdan esen rüzgar şehri daha da soğutuyordu. Yine de pencereyi aralık bırakmıştı Tera. Arada bir odaya dolan serin hava üstüne üstüne gelen duvarları unutturuyordu.

Hastaların çok olmasına koca şifahanede sevinen tek kişiydi Tera. İşlere kendisini kaptırınca kızının özleminin azaldığını hissediyor, iyileştirdiği yaralarla, sardığı kanatlarla yoruluyor, yoruldukça içini büyük bir huzur kaplıyordu. Şimdi de yarasını iyileştirdiği bir Yosa'nın ardından kalan sargılarını toparlamakla meşguldü. Gelen giden hastaların çoğu gibi bu Yosa da onu tebrik etmişti. Ne büyük bir cesaret demiş, bir kere daha kızını çok uzaklara gönderen kahraman bir anne ilan edilmişti. Artık yüzü sahte gülüşlere alışmıştı. Tebrikleri istemeye istemeye kabullenip bir de rica eder olmuştu. Gülümserken yüreğine korlar düştüğünü kimse anlamıyordu. Gün içinde bir şekilde vakit geçiyordu da gece olup evine dönünce dayanamıyordu.

Amenia'nın yokluğunda koca ev boğuyordu genç kadını. Bu yüzden zorunda olmadığı halde şifahaneye gelip çalışıyordu. İyice zayıflayıp gücünü yitirmeye başladığı son günlerde Hern'in ısrarına razı olup Liena'nın zihnindeki acıyı azaltmasına izin vermişti. Sandığı gibi hüznü geçmemişti, beyni uyuşmuştu, neye üzüldüğünü unutsa da hisleri kanatlarını bırakmıyordu. Liena'nın gücü ile düşüncelerini baskılamasının doğru olup olmadığını bile bilmiyordu Tera, kızını düşünüp üzülmeye, acı çekmeye bile hakkı yoktu.

Üstelik ne yaparsa yapsın şimdiki gibi yalnız kaldığında karamsar düşünceleri zihnini kemirmeye başlıyordu. Masasının başına geçip Alaban'a yalvarıyordu "Bir kişi, bir kişi daha gelsin, yalnız kalmak istemiyorum!" Alaban dileğini geri çevirmiyordu böyle dediğinde, kapı çalıyor içeriye kısa süre de olsun yalnızlığını unutturacak, ona muhtaç biri geliyordu. Yakarışı bitmeden tekrar kapı çaldı. Yüz ifadesini hemen değiştirdi Tera, gülümseyerek "İçeri gelin," dedi.

Kapı açılınca gördüğü küçük hastası içindeki özlem duygusunu kamçıladı. Tıpkı biricik Begonyasının küçüklüğü gibi kızıl saçlı, kar tenli bir çocuk annesinin elini sıkı sıkı tutmuş ıslak gözlerindeki korkuyla Tera'ya bakıyordu. Henüz ırk rengini kazanmamış bembeyaz kanatlarıyla başarısızca yüzünü gizlemeye çalışıyor, her küçük adımda bir annesine bakarak "eve gitmek istiyorum," diyordu.

Zamanda geriye gitmiş gibi hissetti bir an, oturduğu yerden kalktı küçük kızın karşısına geçti Tera."Ne oldu sana, yoksa uçmaya çalışırken yere mi düştün," sesindeki tını oldukça narin ve kibardı. Küçük kız kanadının ardına saklanmaya son verdi. Başını yukarı aşağıya sallayarak burnunu çekti. "Neren acıyor güzel çiçeğim? Bana gösterebilir misin?" İçinden ah etti zamana, Amenia düşünce de hep böyle konuşurdu onunla. Kızı gibi yaşından önce uçmaya kalkmıştı minik Herraden, biricik begonyasına benzetmekte haksız çıkmamıştı.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin