20. Gerçek Güç part-2-

829 134 142
                                    

"Herkes grubunun yanında sıraya dizilsin, belirlenen grup liderleri bir adım öne çıkın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Herkes grubunun yanında sıraya dizilsin, belirlenen grup liderleri bir adım öne çıkın..."

Yemek vakti çabucak geçmiş komutanlar ve prenssoy eğitmenleri toplantıya başlamış, Gönüllü Herradenler kalenin bahçesinde toplanmışlardı. Birazdan Kuzey Ormanı'nı gezeceklerdi. Eran da bahçedeydi. Omzunda İro'yla sessizce ilerliyor olan biteni izlerken homurdanmayı ihmal etmiyordu.

"Eran, bence şimdi bu mektubu iletmek için gitmemiz akıllıca değil. Üstelik şu kız yemek boyunca bana tuhaf tuhaf baktı. Bence bizi izliyor, buzdan pençeler adına o kız bir Herraden casusu değilse ben de bir sülinim." İro gagasıyla pembe kanatlı kızı işaret ediyordu. Yemekhanede zagzosların bölümünde iştahla taze etleri midesine gönderirken fark etmişti kızın kendisini izlediğini. Kolay kolay utanan çekinen biri değildi İro ama kızın pembe gözlerini bir saniye bile üzerinden ayırmayışı yüzünden doğru dürüst yemek yiyememişti. Acaba tanımış mıydı ki kız onu? Fısıltı Ormanı'ndaki kamuflajına rağmen İro'yu fark edecek kadar sinsi birine benzemiyordu. Yine de bakışlarıyla kızı göz hapsine mahkûm bırakıyor, izlendiğinin farkında olmayan kızcağızın her hareketini göz kırpmadan zihnine kaydediyordu.

"Hey asabi sülin, sakin ol. O kızın kötü bir niyeti olduğunu sanmıyorum. Şuna bir baksana nasıl da izliyor etrafı, şaşkınlıktan ağzı aralık kalmış. Herradenlerin onun gibi birini casus olarak seçeceklerini düşünmüyorum. Ama buraya savaş eğitimi almaya gelmediği de aşikâr. Yakında çıkar kokusu..." Herradenler arasında merakla etrafına bakan kıza baktı Eran. İzlendiğinin farkında olmayan, pembe gözleri merakla parlayan, ufak tefek bir kızdı gördüğü. Adının Amenia olduğunu parşömenleri kurcalarken bulmuştu. Her nedense o kıza bakınca içinde tuhaf bir his canlanıveriyordu. Konuyu değiştirmek için yürümeye devam edip konuşmaya başladı.

" Bu arada, mektup bugün Vaknas'a iletilecek dedim ama ben seninle geleceğim demedim. Dediğin gibi ikimizin birden ortalıktan kaybolması çok dikkat çeker. Bu yüzden Seferdarlara ormanda ava gideceğiz dedim. Sen mektubu iletirken ben de avlanır, ormanda dolaşırım diyordum. Şu Herradenler de ormanı gezmek için tam da bu günü buldular. İşime kanatlarını sokmasalar bari." Kaşlarını çatarak yürümeye devam etti.

"Yine planını son anda söylüyorsun bana Eran! Her neyse dönüşte o leziz sülin kızartmasından beş tane yaptırırsan bunu affedebilirim."

"Beş sülin mi? On beş sülin feda olsun sana dostum," diyerek İronun başını okşadı. "Nöbetçilere selam verip ormanın içinde biraz yürüyelim. Sana işaret verene kadar omzumda bekle. İşareti alınca Mu'nun sığınağına git ve mektubu ilet. Vakit kaybetmeden ayrıldığımız yere geri dön. Eğer hava kararırsa doğruca odaya gel."

"Anladım. Eran, ben yokken dikkatli ol. Havadaki kara bulutlar hayra alamet değil," diyor bir yandan da Eran'ın parmak uçlarıyla karman çorman dağıttığı tüylerini düzelttiriyordu. İro'nun içindeki tuhaf his Prenssoyun yüzündeki rahatlatıcı tebessüm ile silikleşmiş, yine de tamamen geçmemişti.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin