33. Yumruk Yumruğa

764 116 203
                                    

Bölüm sonu medyasında sizlere küçük bir sürprizim var, keyifli okumalar dilerim.

"Dövüşecek kişiler," Amenia'yı kütüphaneye götüren muhafız hakem seçilmişti, iki tarafın da hazır olduğunu görünce daha da beklemeden konuşmaya başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Dövüşecek kişiler," Amenia'yı kütüphaneye götüren muhafız hakem seçilmişti, iki tarafın da hazır olduğunu görünce daha da beklemeden konuşmaya başladı. "Silahlarınızı çemberin dışında bırakın, bu dövüşte silahlar veya kadim canlılar kullanılmayacaktır. Kendi gücünüzü sınayacağınız için sadece zırhınızla çemberin içine girmelisiniz."

Muhafız sağında bir Prenssoy solunda ise bir Herraden olduğu için kelimelerini iki kere düşünüp konuşuyordu. Tepkisizdi, kara kanatları tıpkı gökteki bulutlar gibi görenlerin içini karartıyordu.

Yanında sadece kılıcıyla gelmişti Eran, belindeki kemeri çıkartıp Gar'hun'a uzattı. Hocasına kısık gözlerle iğneleyici bir bakış fırlatmayı ihmal etmemişti. Alanın ortasına kömür tozuyla çizilen çembere geçmeden önce etrafına bakındı. Amenia hariç herkes kül kafalının silahlarını bırakmasına yardım etmekle meşguldü. Birebir dövüş için bu kadar silah, Eran'a oldukça aşırı ve aptalca gelmişti.

"Gerçi haklı, beni yenebilmesi için o kadar silaha ihtiyacı olacaktı. Şimdi hiç şansı yok," diyerek kıs kıs güldü.

"Karşındakinin bir Gama olduğunu unutma genç adam," Eran'ın dediklerini duyunca bu cevabı verdi Gar'hun. "Dün attığı bir yumrukla ne hale geldiğini görmedim sanma."

Dişlerini sıkıp çemberin içine girdi. Gar'hun'la konuşmadan önce bütün öfkesini bu dövüşle atacaktı Eran.

Çemberin karşı tarafında ise Parus, bilincinin hafif meltemli haliyle silahlarını Eran'a gözdağı vererek bir bir çıkartıyor, Desan'a veriyordu. "O yaratığı bunlar olmadan da parçalayabilirim," keyifle homurdandı.

"Yüzündeki çiziği ne çabuk unuttun Parus? Unutma karşında bir maktonla tek başına mücadele edebilecek bir Prenssoy var." Komutanın uyarısı kulağına bile uğramamıştı.

Parus'un gözlerine sinen öfkesi kaşlarının gölgesiyle gizlense de Desan'ın eline iliştirdiği özgün silahı bir yıldız gibi parlıyordu. Gri ve kana susamış bir yıldız, tıpkı Parus gibi. Eran'a kenetledi bakışlarını. Barbar kahverengi kanatları kopartsa yerdeki çemberden bile kara kan akacağını düşünüyordu. Kahveye tezat maviye bürünmüş bakışlar, parmakları ile oyacaktı o gözleri. Bir daha ne kendine ne de Amenia'ya bakamayacaktı Hiddarun. Sativa, etkisi hafiften geçmeye başlasa da hala zihninde bir kelimenin takılı kalmasını sağlayacak kadar etkiliydi. Öldür! Parus'un dövüşteki amacı belliydi.

Üzerinde sadece zırhı kalınca çemberin içine geçti. Son bir defe kanatlarının ardından Amenia'ya baktı. Korku dolu ifadeyle kendine bakan suratı sativanın etkisiyle öyle bir görüyordu ki Amenia'nın keyifle göz kırpıp tezahürat yaptığını sanıyordu Parus. İki dal sativa nelere kadirdi!

Muhafız, sağ elini göğsüne götürüp birazdan dövüşecek ikiliyi saygıyla selamladı.

"Kuralları size açıklarken bir adım daha ilerlemenizi rica edeceğim," iki genç de ayaklarıyla toprağı teperek birbirlerine yaklaştı.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin