8- Karanlık Gece

1.4K 185 300
                                    

Medyadaki Video: Dragonslayer Xin Zhao|Login Screen-Leauge of Legend okurken dinlemenizi tavsiye ederim.

Medyadaki Video: Dragonslayer Xin Zhao|Login Screen-Leauge of Legend okurken dinlemenizi tavsiye ederim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Y.Ö. 124 Hiddum Andarun Kalesi

"Eran, Andarun'da bir hain var," diyerek öğrencisinin gözlerinin içine baktı.

Eran'ın öfkesi geçmemişti. Gar'hun onun suçsuz olduğunu bile bile bütün bu olaylara seyirci kalması sinirlerini bozmuştu.

"Bunu benim yapmadığımı biliyorsan neden bu rezalete seyirci kaldın Gar'hun! Herkes beni hain bellemiş ileri geri konuşuyor," diyerek çıkıştı. Karşısındaki otuz sekiz arflık öğretmeni Gar'hun'u azarlıyordu. Sesindeki öfkeli tınılar odadaki mumların ve meşalelerin ateşlerini titretmişti. Kaşlarını iyice çatınca mavi rengini alan gözleri öfkeyle parlamaya başlamıştı. Bir cevap bekliyordu.

"Eğer dediğin gibi seni savunsaydım bunu yapan kişi şimdi kendisini tehlikede hissedecek ve kaçacaktı. Onu yakalama şansımızı kaybedemezdim. Hain hala Andarun'da." Gar'hun'un tecrübeleri ve yüksek zekası altın renkli gözlerinden okuyordu. Öğrencisinin çatık kaşları gevşemeye başlayınca sözüne devam etti. "Şimdi birbirimize çıkışıp öfkelenme zamanı değil Eran, biliyorum yerinde kim olsa bana kızardı. Bir Prenssoy'un adını lekelemek için birini zehirlemeye cüret edecek kadar kimin gözü dönmüş olabilir? Bunu düşünmeliyiz." Konuşurken eliyle gri duman gibi yüzüne yerleşen sakallarını kavrayarak düşünüyordu.

Duraksayınca öğrencisine baktı. Eran yorgundu; sol omzuna tüneyen İro'un ağırlığı, lacivert pelerinli çamurlu, tozlu, kötü kokan kıyafeti, soluk renkli suratında kuruyan ter ve kan damlaları,  kabuk tutmuş  yara izleri, arbede sırasında tokası kopunca dağılıp karışan uzun kahverengi saçları, çenesinin ucuna doğru akan terleri yakalayan saçlarından bir ton daha koyu sakalları, kemik bıçağı dışarıda duran gergin ve yaralı kahverengi kanatları... Kısacası bütün bedeni ve üzerindeki yük onu yoruyordu. Uzunca bir süre konuşacaklardı. Gar'hun düşünceler içinde Eran'a baktı. Daha fazla ayakta durmaması için eliyle "gel," işareti yaparak odanın diğer ucundaki sandalyelerin yanına yürümeye başladı. Eran da bu komuta uyarak Gar'hun'u takip etti.

Yürürken gözleri odanın içinde turluyordu. Kendi odasından biraz daha küçük bir odaydı burası, ama daha çok eşya vardı. Kendi odası gibi sade ve kırmızı tonlarda değil, lüks eşyalar dolu altın sarısı tonlarında aksesuarlarla süslenmiş ferah bir odaydı. Bu odada bir çok kolon vardı, oval kolonların içleri raf gibi oyulmuş, düzinelerce kitapla doldurulmuştu. Eski, yeni, kalın, ince... her çeşit kitap bu kolon rafların üzerinde okunmayı bekliyordu.

Kolondan kütüphanenin biraz ilerisinde devasa bir ayna vardı, Gar'hun bu aynayı özellikle bulunduruyordu odasında. Bedeni daha büyük ve kudretli gösteren bir aynaydı bu. Eran aynanın yanından geçerken durup yansımasına bakınca tebessüm etti. Bu yorgun ve paspal haline rağmen yansıması güçlü, yakışıklı ve kendinden emin duruyordu. Yansımada İro'nun bedeni de büyümüş iri ve sağlıklı gözüküyordu. Kibri yansıtan bir aynaydı bu, karşısındakini düşüncelerden arındırıp benliğe hapsediyordu. Biraz ileride, yerde odayı aydınlatmak için şamdanlar ve mumluklar vardı. O güzel aynadan sonra şamdanlar dikkatini çekmişti. Eran'ın dikkatini çekme sebebi altından olmaları değildi, kocaman oluşlarıydı. Bu şamdanların oval ve parlak yüzeylerine bakınca çarpık yansıtılan görüntüsünü gördü. Kudretli bedeni altın şamdanın yanından geçerken cılız ve ufacık olmuştu. Eğri büğrü, kambur, çelimsiz ve çirkin yansımaları bütün şamdanların üzerindeydi şimdi. Az önceki kibrinden eser kalmamıştı.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin