21- Ona Güven

799 130 195
                                    

y

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

y.ö. 123 Hiddum- Kuzey Ormanı

Rüzgâr esiyordu. Ağaçlardaki yapraklar gibi Eran'da titriyor, zehre direnerek kocaman açtığı yemyeşil gözleriyle karşısındaki kıza, maktonu tek bir dokunuşla uzaklaştıran Amenia'ya bakıyordu. Etraftaki toz bulutu yere sinerken kızın kanatlarından fışkıran ışıklarla orman aydınlanmıştı. Eran'ın gözleri karardıkça gördüğü ışık bir manzaraya dönüştü. Sanki kapkara bir geceye yeni bir gün doğuyordu.

Amenia'nın gözlerindeki sarı hareler solup kaybolurken parmak uçlarından ve kanatlarından sızan altın parıltı da sona ermişti. Bedenini harekete geçirip pembe kanatlarını açtı. Hızla yerde yatan genç adamın yanına süzüldü. Kaybedecek bir saniyesinin bile olmadığının farkındaydı Amenia. Genç adamın bedenindeki yaralar, özellikle de sağ omzundaki pençe darbesiyle oluşan yara derindi. Bedenindeki kan yağmura aç toprağı kızıla boyayarak ıslatıyordu. Taze kanın metalik kokusu etraftaki leş kokusuna karışmış, ormanın ürperticiliğini kat kat arttıran mistik bir aroma ortaya çıkmıştı.

Genç adamın yanına giderken yakın geçmişteki anıları bir bir zihnine üşüşüyordu. Kaleye geldiği ilk gün uzun uzun bakıştığı o gözü pek, cesur Hiddarun şimdi can çekişiyordu. Acele etmeliydi. Az önce maktonu def eden pamuk beyaz ellerini yerde inleyen genç adama uzattı Amenia. Ellerini uzatmasıyla genç adam hortlarcasına gözlerini açıp kıpırdamıştı.

"D-dur, do-dokunma..." Eran, zar zor aldığı nefesiyle ses tellerini titreştirip kızın anlayacağı dilde konuşmaya çalışıyordu.

Amenia'nın kaşları çatılmıştı genç adamın söylediklerine. Ateşkanlar onu buraya kadar durması için sürüklememişti. Maktonu kovarken aklından geçen tek şey yerdeki genç Hiddarun'u kurtarmaktı. Şimdi burada farklı ırklara mensup oldukları için durmayacaktı. Genç adamın onu kibrinden durdurmaya çalıştığını sanmıştı, hâlbuki Eran sadece kızı uyarmaya çalışıyordu.

"D-dur, yoksa z-zehir sana da bulaşacak."

Amenia, Eran'ı net bir şeklide duymuştu, az evvel ön yargı dolu düşünceleri için utanmıştı. Demek ki genç adam da onu korumaya çalışıyordu. Şifahanedeki Herradenler gibi nankörce kurtar beni diye yalvarmayı aklından bile geçirmemişti genç adam. Amenia şimdi durursa çok geç kalacağının farkındaydı. Dizlerinin üzerine çömelip genç adamın kanlar içindeki yüzünü parmak uçlarıyla temizledi.

"Sorun yok," gülümseyerek ellerini prenssoyun yüzünden çekti, maktonun pençesini geçirdiği omzuna uzattı "zehir beni etkilemez," uzun zaman sonra ilk yalanını söylemişti.

"İyileşeceksin, sakın uyma."

Eran'ın bedenine dolanan sarmaşıklar yüzünden yaraya ulaşamıyordu Amenia. Önce küçücük elleriyle sarmaşıklara asıldı, zehirli dikenler ellerine batıp acıyla kanatınca kopartamayacağını anladı. Yeşil bir çelik gibiydi sarmaşıklar, Eran'ın kanadındaki kemikten bıçaklar bile onları kesmekte zorlanmıştı. Amenia elleriyle sarmaşığı zorlamaya devam ediyordu ama nafile... Sanki bu sarmaşık elindeki ve genç adamın bedenindeki kanı içerek güç kazanıyordu.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin