30. Kanat Kanada -part 2-

850 118 320
                                    

30. Bölümün devamı ile keyifli okumalar dilerim

Kütüphanenin loş koridorunda hızlı sayılacak adımlarla ilerlerken yanındaki genç adama bakıyordu Amenia

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kütüphanenin loş koridorunda hızlı sayılacak adımlarla ilerlerken yanındaki genç adama bakıyordu Amenia. Kitaplıkların tepesine dikkatlice sabitlenen kandillerin alevleri her adımda bir yüzlerine çarpıyor, suretlerini büyük bir zevkle turuncuya boyuyordu. Bu durum genç adamın işine geliyordu zira pembe kanatlı kız, yüzünün halini görüp de tekrar soru sormaya başlayabilirdi.

Yol boyunca ne kadar soru sorsa da yanıt vermemişti genç adam, "Kütüphaneye kadar bekle," diyerek geçiştirmişti. Amenia genç adamı dinleyip sabırla bekledi. Kütüphaneye vardıklarında sabrı da tükendi. Parus'un ve Eran'ın yaralarını iyileştirmek zaten yeterince yorucuydu, bir de üstüne durmadan nefes nefese kitaplar arsında ilerliyordu Amenia.

"Kütüphaneye geldik, artık acele etmemize gerek yok Eran." Eran tepki vermeden ve hız kesmeden yürümeye devam etti. "Bir yerde oturup soluklansak olmaz mı?" hiçbir değişiklik yoktu genç adamda.

"Eran, beni duyuyorsun değil mi?" yine cevap vermedi.

"Duyduğunu biliyorum," homurdandı bir iki saniye yürümeye ara verdi Prenssoy ilerlemeye devam edince Amenia'da burnundan soluyarak takip etti. "Nereye kadar böyle gideceğiz, arşive gitmeden önce sana sormam gereken tonla soru var Eran!" ve yine cevap alamadı.

Merak ettiği onca şeye rağmen prenssoyun tek kelime etmeden yürümesi canını sıkmıştı. Kaşlarını çattı Amenia, beyaz teni turuncuyu yansıtırken bir karar verdi kendi kendine. Eran konuşana kadar tek bir kelime daha etmeyecekti. Pembe kanatlı kız dudaklarını büzüp yürürken küsmüş bir çocuğa benzemişti. Bir nanik yapması eksikti, kanatlarını bedenine sarmakla yetindi.

Amenia'nın ne yaptığına bakmadan yürümeye devam etti Prenssoy. Kızcağız katlarının gerisinde kalmış, dediklerini duymamıştı. İnce sesin kesildiğini fark edemedi Eran, kütüphaneye gelene kadar olanlar kuyruğunu kovalayan bir ateşkan gibi kafasının içinde dönüp duruyordu.

Amenia iki adamın da yaralarını iyileştirdikten sonra komutana dönüp "Prenssoy Eran ile kütüphaneye gidebilir miyim?" diye sormuştu.

Bunu sorarken Amenia'nın aklıdan ne geçtiğini bilmiyordu Eran. Tek bildiği kızın sesinin kuru odun gibi cansız çıkmış olmasıydı. Tozpembe kanatları dönüktü bu soruyu sorduğunda, yüz ifadesini görememişti. Amenia'nın sorusuyla ötesinde oturan kül kafalının bir anda kısık gözlerinin pörtlediğini oldukça net görmüştü ama.

Bunun üstüne komutanın cevabı Eran'ı daha da şaşırtmıştı. "Prenssoy için zahmet olmazsa neden olmasın?"

Şaşkınlıktan mı yoksa işine geldiği için mi ağzından çıkan kelimeleri düşünmeden salmıştı havaya, bilmiyordu Eran. Gerçi bir önemi kalmamıştı artık. Diyeceğini demişti.

"Sorun yok gelebilir."

Kelimeler havada yayılırken sonrasında neler olabileceğini düşünmemişti. Komutan şimdi gidebileceklerini söyledikten sonra üstüne bir de "Muhafız gelince ona haber verirsin Parus, boşuna beklemesin burada." diye eklemişti.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin