48. Kader -part 3-

366 75 75
                                    

Herkese merhabalar! Final yolunda çok önemli bir bölüm olduğunu ve biraz uzun bir bölüm olduğunu yazmak istedim. 3.800 kelime tuttu! Keyifli okumalar olsun

Maktonun peşinde aksayarak yürüyordu Eran, zümrüt bakışlar yan yan kendisini izliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Maktonun peşinde aksayarak yürüyordu Eran, zümrüt bakışlar yan yan kendisini izliyordu. Her bir hareketini alenen açık gözlüyordu kara canavar. Boyunun neredeyse üç katı Espero'ya çatık kaşlarla bakmaktan geri durmuyordu genç adam zira her ikisi de en son müsabakalarından beri birbirlerine öfke duydukları belliydi. Neyse ki ikisinin de yeni bir kavgaya mecali yoktu, üstelik zaman da kısıtlıydı. Önlerindeki geçit gittikçe daralırken makton daha fazla eşlik etmedi Eran'a, çentikli boynuzlarını sallayıp soldaki oyuğa doğru soludu. Bu sayede kelimelere ihtiyaç durmadan genç adama nereye gideceğini gösterdi.

Bir başına loş koridoru aştı, solundaki geçide dönmeden önce durdu ve derin bir nefes aldı. Amenia'nın enerjisini ve hatta İro'nun da orada olduğunu sezebiliyordu. Sadece, korkuyordu Eran. Amenia'nın yaralı bedenini görmekten korkuyordu. Göletteki kanlar gözünün önüne geldi, çok ağır yaraları olmalıydı, şifa gücü olsa da iyileşebilir miydi bu kadar kısa zamanda bilmiyordu. Zaten şu ana kadar neyi bilmişti ki genç adam? İnandığı kişiler kanatlarına karlar yağdırırken gerçekten ona değer veren herkese sırt çevirmişti. Bir daha aynı hatayı yapmayacaktı, en azından bunu biliyordu artık. Bir adım ilerledi, yürümeye başladı. Artık içerideydi.

"...inan bana bir ara şelaleden geçemeyeceğimi düşündüm ama bana yolu gösteren semender atlayınca bir deli cesareti-"

"Eran!" İro'nun buraya geliş hikayesini yarıda böldü, heyecanla ağzı kulaklarına varana dek gülmeye başladı Amenia. Yattığı yerden kalkmaya çalıştığında acıları onu engellese de Eran bir anda yanına süzüldü, bedenini narince kavradı. Sarıldı, sıkı sıkı sarıldı, yaraları sızlasa da genç adamı durdurmak bir kenara o da kolunu doladı. "Geldin, ruhlara şükür geldin." İçini sıcacık bir güven duygusu kapladı önce, ardından gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. "Çok korktum, bir başıma kaldığımı sandım beni asla bulamayacağını düşündüm," kafasını Eran'ın göğsüne bastırdı iç çekti. Ağlıyordu ama bunlar korku gözyaşları değildi. "Gerçekten sen misin bu sefer?" ürkerek başını kaldırdı genç adamın yüzüne baktı. Çehresinden akıp giden yaşlar dur durak bilmezken gülümsedi. Ancak o zaman gerçekten de sarıldığı adamın Eran olduğunu anladı.

Hayalden mi yoksa gözlerinin buğulu oluşundan mı Eran'ın da gözlerinden yaşlar süzüldüğünü görüyordu emin değildi. Oysa bu kez genç adam duygularını bastıramamış, Amenia gibi salya sümük olmasa da sol gözünden akan yaşa mani olamamıştı. Gözlerinin rengi kızıl kahvelere kucak açarken saçını okşadığı sıkı sıkı sarıldığı pembe kanatlı kıza bakıyordu. Yaralıydı, yorgun ve korkmuş ama hala yaşıyordu. O zaman fark etti, hisleri yanılmamıştı ihtiyar kadının dediği gibi kalbiyle görmüştü Amenia'yı. Yüreği delicesine atıyordu, kollarının altındaki yorgun bedeni sarıp sarmalamak herkesten sakınmak ve bir daha asla bırakmamak istiyordu. Yaralarına, acılara rağmen bunu yapmaya hakkı yoktu, sarıldığı bedenden usulca kollarını çekti. Amenia'nın uzanmasına yardımcı oldu.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin