12- Mavi, Yeşil ve Pembe

1.3K 148 205
                                    

Medya: "Epic Battle Music VI"

4467 kelimeyle aradan önce uzun bir bölüm yazmış oldum sizlere. Umarım sizleri sıkmam. Bu kitabın en uzun bölümü oldu, bölümleri daha fazla bölüp sizleri merak içinde bırakmak istemedim. iyi okumalar...

Y.Ö. 124 Hiddum Andarun Kalesi

"Eran! Herradenler arasında bir de kız vardı. Pudra pembesi kanatlı bir kız! Ve o kız, beni fark etti!"

İro'nun söylediklerini idrak edememişti Eran. Bir kaç saniye zagzosunun altın sarısı gözlerine, tanımlamak için farklı renkli tüylerin kahverengi arasına serpildiği kanatlarına baktı. Şayet İro bu kadar telaşlı olmasaydı ona asla inanmaz, şaka yaptığını düşünürdü. Ama şu an İro'nun gözleri yalan söylemiyor, Eran'ın vereceği herhangi bir tepkiyi bekliyordu.

"Ne!" Eran'ın verdiği tepki bir sorudan çok şaşkınlık belirtmişti. İro'nun dedikleri beyninde tekrar tekrar yankılanıyordu. Az önce bir kız mı demişti? Hem de pudra pembesi kanatlı bir kız!

"Herradenler geliyor Eran! Ve bu gelenler arasında bir kız var!" İro söylediği her bir kelimeyi vurgulayarak konuşuyordu. Tane tane kelimelere gagasını açıp kapatırken çıkardığı tak tuk sesler de eşlik ediyordu. "Ama daha kötüsü," dediğinde bundan daha kötü ne olabilir diye düşündü Eran, "beni gördü, ne kadar süre bana baktı bilmiyorum ama göz göze geldik o kızla!"

"Endişelenmene gerek yok İro," diyerek İro'nun başına sıkıştırılmış kırmızılı yeşilli tüyleri ayıklamaya başladı. Zagzosu yatıştırmak için gagasını okşayarak konuşmaya devam etti. "Seni bu halde gören kimse tanıyamaz. İçin rahat olsun dostum."

İro biraz sakinleşince Eran rahatlatıcı ses tonuyla sorular sormaya başladı.

"Neler gördüğünü detaylı bir şekilde anlat bana İro; yaşlarını, kanat renklerini, görünüşlerini, aklında kalan her şeyi söyle bana," diyerek sağ elindeki su dolu kadehi İro'ya uzattı.

İro suyu reddederek başını salladı, açtı gagasını yumdu gözünü. Başladı konuşmaya.

"Sayısı on düzineyi bulan Herraden vardı. Bunların çoğu gri kanatlı Gamalar, geri kalanları iki pençemin tırnağını geçmeyen sarı, yeşil, mavi ve mor kanatlı genç erkeklerdi. Bir de beni gören pudra pembesi kanatlı kız, taş çatlasa otuz beş arflıktı (Dünya yılına yöre yirmili yaşlarında) o kız. Bir de sekiz, dokuz komutan vardı. Herkes oturmuş halinden yakınıyordu, sanırım orada mola vermişlerdi."

Kılık değiştirmek için kullandığı sahte renkli tüyleri ve göğsündeki metal armayı çıkartırken söylemişti bunları.

"Ne haltlar karışıyor bilmiyorum ama bunu hemen Gar'hun'a söylemeliyiz Eran!"

Eran, İro'nun son sözleri üzerine ellerini çekip kaşlarını çatmıştı. Ciddi ve tok bir "Hayır, " çıkmıştı ince dudaklarından. Gözlerinin yeşil rengi yerini sarıya devretmiş, kahverengi kanatları kasılarak bedenine yaklaşmıştı.

"Ne demek hayır Eran! Senin ağzından çıkanı kulağın işitiyor mu? Bunu acilen Gar'hun'a bildirmeliyiz!" İro gözlerini kocaman açmış Prenssoya karşı çıkıyordu.

"Gar'hun'a ne diyeceğiz İro? Sen bana gizli örgütlere güvenmediğini söylediğin halde Vaknas'a İro ile Gamaların gidişini bildirdim, dönüşte de Fısıltı Ormanı'nda düzinelerce Herraden görmüş, mü diyelim İro? Hatta pudra pembesi kanatlı bir kız varmış diye eklememi de ister misin?"

Bal rengi gözleri bir anda alev alev maviye dönmüştü. Eran'ın öfkeyle söyledikleri İro'nun bakışlarını ahşap zemine kaydırarak başını öne eğmesine yetmişti. Eran haklıydı, bunu Gar'hun'a söyleseler başları derde girecekti. Bulundukları yerden yarım gün uzaktaki Fısıltı Ormanında avlanmasının mantıklı bir açıklaması da yoktu.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin