49. Dönüşü Olmayan Yol

327 65 59
                                    

Şelalenin içindeki mağaradan çıkmış son hazırlıklarını tamamlıyorlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şelalenin içindeki mağaradan çıkmış son hazırlıklarını tamamlıyorlardı. Kör kadının verdiği yeni giysileri kuşanmıştı genç adam, uzunca bir zaman üzerinde ağır bir zırh giymeye alıştığı için bu döküntülerle tüy kadar hafif hissediyordu kendini. Oysa içi tam aksine, tonlarca ağır düşünce boğuyordu Eran'ı. Mabede nasıl gideceklerini bilse de sonrasında hala emin değildi. Amenia'nın aksine adını sanını bilmediği bir diyara kanatlarını açacak kadar kör bir inanca sahip olup olmadığı konusunda şüpheleri vardı. İki ana nedeni vardı bunun; ilki Gar'hun'a onun için geri geleceğini söylemişti bir kere diğer nedeniyse bu planda akıl alır bir yol bulamıyordu. Başka bir gezegende kürenin asıl sahibini bulacaklardı, nasıl mı 'Beklenenin kalbiyle,' elbette! Burnundan soludu genç adam, mantıksızlıktı bu, Amenia oraya gidince hissederek doğru kişiyi bulacak, küreyi ona verecekti. Ya sonra? Hep birlikte geri dönecek, bütün yalanı ortaya çıkartarak Alba'nın oyunlarına son vereceklerdi... Bir yanı inansa da mantığına tersti söylenenler, ne derse desin İro'da dâhil kimse dinlemiyordu Eran'ı. Daha önceki yanılgılarını bir bir yüzüne çarpıyorlar küstahça kalp gözünle bakarsan mantıksız bulmazsın diyorlardı. Yolculukta Akhin olmayacaktı, belki o zaman diye düşündü genç adam Amenia ile konuşup onu ikna edebilirdi.

Bu düşüncelerle kanatlarını dayadığı yosunlu kayaya yaslanmış sessizce Akhin'in son talimatlarını pür dikkat dinleyen Amenia'yı izliyordu. Amenia'nın üzerinde çiftliklerde çalışan Hiddarun kızlarının giydiği yamalı entarilerden vardı. Tozpembe kanatlarına tezat bej renk elbise lekelerle bezenmiş, yamaları da uyumsuzluğu taçlandırırcasına lacivert, siyah ve hatta beyaz kumaşlarla özensizce dikilmişti. Kör kadın kendi elleriyle yapmış olmalıydı bunu zira bu korkunç renk katliamına başka bir açıklama bulunamazdı. Zihnini dağıtmak için detayları irdeliyordu Eran, yoksa Amenia'nın nahifliği bir elbiseyle örtülecek türden değildi ona göre. Yaralarını şifalı dokunuşla iyileştirdiği için yorgun duruyordu biraz ama yine de berraktı yüzü. Saçlarını örmüş, kızıl bir taç gibi başının üstüne sabitlemişti dallarla. Yola çıkmadan önce elini yüzünü bir güzel yıkadığı da belliydi, yüzü parlıyordu. Her bakışında daha hoş geliyordu Amenia'nın her bir detayı, ona bakmak bile sakinleşmesini sağlıyordu. Bunca zaman reddettiği hislerine sırt çevirmiyordu bu kez, zaten bu yüzden bu fikre karşı çıkmıyor muydu? Amenia'nın tekrar yaralanmasından, gittikleri yerde başına bir şey gelmesinden ve bu kez onu koruyamamaktan korkuyordu da bunu kimselere söyleyemiyordu.

"Bu halin bana pencereden ona uzun uzun baktığın zamanları hatırlattı," diyerek yanına süzüldü İro. Duyduğu sesle gözlerini kaçırdı Eran. "Tıpkı o zaman yaptığın gibi yakalanınca gözlerini kaçır!" gagasını açıp güldü, sinir bozucu olmaya özen gösteriyordu bugün.

Kollarını birbirine doladı genç adam, çarpık bir tebessümle eşlik etti. "Ne demezsin!" Ardından İro ile göz göze geldiler, bir süre haşin bakışları birbirlerine kenetlendi ardından gülmeye başladılar, aynı anda.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin