34. Kabusların Efendisi

689 114 110
                                    

Önce çürük et kokusu doldu ciğerlerine, ardından gördüklerini idrak edemeyen gözleri yuvalarını terk etmek istercesine pörtledi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Önce çürük et kokusu doldu ciğerlerine, ardından gördüklerini idrak edemeyen gözleri yuvalarını terk etmek istercesine pörtledi. Zaman ağırlaştı, gördüğü gölgeyle Amenia için gökyüzü karardı. Bir kâbus, algıladığı yaratığı ancak bu şekilde niteleyebilirdi kızcağız. Kanatlarını yasladığı kayayı çakıl taşı misali yerinden kaldırıp uçurumun dibine atan bu yaratığa ancak kâbuslarda rastlanırdı. Kül renkli devasa bir beden, buruşuk gövdeden fışkıran ve ne olduğunu anlamaya hayal gücünün yetmediği uzuvlar, başı olduğunu düşündüğü gözsüz bir sürüngene benzeyen suret, ağzından fışkıran dişler ve o korkunç sesi... Kulaklarını tıkamak, bu kâbusu daha fazla görmemek için gözlerini yummak istiyordu Amenia. Ama yaptığı tek şey başını kaldırıp uçurumu tırmanmaya çalışan yaratığa bakmaktı. Her zamankinin aksine hayranlıkla değil, dehşet bir korkuyla bakıyordu yaratığa. Yaratık! Bu kâbus için daha ne denirdi bilemiyordu Amenia.

"Kaç, çabuk!" İro saniyelerle yaratığın elinden kurtulmuştu, eğer uçup kaçmasa kayayla bir ezilip uçurumu boylayacaktı. "Amenia!" onca seslenmesine rağmen kızın put gibi dikildiğini görünce kanatlarını eğip ani bir manevrayla Amenia'nın yanına süzüldü.

Dövüş alanından son sürat Eran ve Parus'un da geldiğini görünce İro'nun içindeki deli cesareti alevlendi. Derin bir nefes aldı, ciğeri havayı dondurucu soğukluğa getirirken yaratığın bedeninden fışkıran uzuvlar arasına daldı. Tiz bir çığlıkla canavarın yüzüne saldı bütün nefesini, hava kristalleşip donarken canavarın salyaları ve bakteri yuvası ağzı da buz kalıbının içine hapsoldu.

"Dikilme orada, bu onu sonsuza kadar oyalamaz Amenia kaç-" derken kafasının tepesine inen kolumsu uzuvla cümlesini tamamlayamadan yeri boyladı. Bu darbe İro'nun bilincini yitirmesi için yeterli olmuştu.

"İro!" Kartalın hızla yere düşmesiyle olayın şokunu atlattı Amenia. Korku, bütün hücrelerini istila etse de içindeki şefkat ve şifanın tozpembe gücü daha baskın gelmişti. Kanatlarını açtı, İro'nun yanına uçmaya başladı.

Amenia'yı kurtarmak için uçanlar boğazlarını parçalayarak bağırıyordu, bütün bu sese rağmen Amenia doğrudan canavarın uzuvlarının arasına dalınca Eran hızını daha da arttırdı. Az önce İro'nun düştüğünü görmüştü, Amenia'nın kaçmak yerine neden canavarın yanına gittiğini biliyordu genç adam. Kadim dostunu; İro'yu kurtarmaya çalışıyordu kızcağız.

Yaratığın sırtından çıkan uzvun toprağı delip geçtiği yerdeydi İro. Kanatları bu dar alanda bir işe yaramayacağı için yere kondu, koşmaya başladı. Amenia kalbindeki korkunun esas nedeninin etrafında savrulan uzuvlar mı yoksa İro'nun öldüğünü düşünmekten mi olduğunu bilmiyordu, zira bunun bir nedene ihtiyacı da yoktu. Elleri titriyordu, İro'nun yanına varıncaya dek bedeni de ellerine eşlik etti. İro'ya dokunacağı sırada kanatlarının ardında hissettiği soğuklukla eylemi yarım kaldı. Ne olduğunu anlayamadan bedeninin yerden yükseldiğini hissetti. Kanatlarını sıkı sıkıya kavrayan yaratığın tırnaklarla bezeli devasa eli Amenia'yı kıskıvrak yakalamıştı.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin