19- Ruhların Işığı

1K 138 145
                                    

y

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

y.ö 123 Hiddum- Şah Saray

Eran'a hayranlıkla bakanlar arasında Amenia'da bu renklerden nasibini almıştı. Neyse ki ilgi odağı Eran olmuştu. Kanatları arasında pembeye inatla parlayan sarı ışığı fark edince paniklemişti Amenia. Etrafındakilere baktı; Herradenler sadece kendi kanat renginde parlıyor Amenia'dan yayılan ufak bir çift parıltı ile karanlıkta bir Hiddarun gibi duruyordu. Gözlerini sımsıkı yumdu, kanatların bedenine doladı, her nedense sırtındaki keseye gizleyemiyordu kanatlarını. Herradenlerin aksine Alaban'a değil ruhlara yalvarıyordu Hern'in kızı. Kimsenin bu olayı fark etmemesini diliyordu ruhlara. Korkudan titrerken bir çift gözün onu seyrettiğini ruhu bile duymamıştı. Gözlerini açsaydı belki de onu fark edenin kim olduğunu görebilirdi.

"Kutsal kanatların ulu ruhları, atalarımız! Senin güçlü kalbini onlar da görmüş olmalı! Bu izler Prenssoy Eran, onlar ruhların bedenine dokunurken bıraktığı küçük armağanlar, daha önce bu kadar çok ruhun bir bedene temas ettiğini görmemiştim," diyerek Eran'a dokundu Kral. Bunun bir işaret olduğunu biliyordu, herkesin dikkatini üzerine çekince devam etti sözüne. "Bu kanatlara büyük sorumluluk yüklüyor Ruhlar! Ruhlar her zaman bilir geleceği Prenssoy Eran. Onlar hep bildi, bilirler ve bilecekler. Bu meş'aleyi yakmak için seni seçtiler. Şimdi al bunu, mavi alevlere daldır. Korkma bu ateş seni yakmaz."

Eran, kralın uzattığı altın meş'aleyi dediği gibi mavi alevlerin dans ettiği yere daldırdı. Koluna, kanatlarına temas eden ateş bedenini yakmamıştı Kralın da dediği gibi. Meş'ale cömert ateşten bir tutam mavilik alınca bedenindeki ve kanadındaki ışıltılar daha çok parlamaya başlamıştı.

"Şimdi benimle gel ve elindeki meş'aleyi gösterdiğim yere koy."

Emirleri eşliğinde bahçeye ilerlemişti Kral. Eran ve gelenler kralı takip etmişti hızlıca. Eran, elindeki altın meş'aleyi kralın gösterdiği yere koyarken şaşkınlıkla gözleri parlıyordu. Bu sefer göz rengi duygularına ihanet etmiş, bütün renkler eşit parçada bir halka oluşturmuştu çatık kaşların altında. Neler olduğunu hâlâ anlayamamıştı Eran. Neden bedeninde bu tuhaf enerjiyi hissediyor, niçin böyle parlıyordu bilmiyordu. Ruhlara inanmıyordu genç adam, ama ruhlar Eran'a inanıyordu.

Elindeki meş'aleyi kralın gösterdiği yere koydu. Mavi ateşler yerde, bahçenin nemli toprağı arasında şeritler çizerek hızla ilerledi. Sonunda her biri yanmayı sabırsızlıkla bekleyen fitillere temas etti. Alevler ejderha ağzına benzeyen silindirlerin içine girip gözden kaybolunca güçlü bir patlama sesi kulakları tırmaladı.

Patlama sesinden sonra ıslık çıkartarak göğe fırlamıştı alevler. Gökyüzünde minicik bir nokta oluncaya dek yükselmiş, ardından yeni bir patlama sesiyle rengarenk ışıklarla karanlığı boyamışlardı. Binlerce küçük ışık topu gökyüzünde patlarken rengarenk çıtırtılar ve parlamalar karanlığa dakikalar boyunca meydan okumuştu. Sesler yüzünden kulaklarını tıkamıştı seyirciler. Ara sıra refleks olarak gözlerini kırpıştırsalar da bu manzarayı kimsenin kaçırmaya niyeti yoktu.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin