43. Mavinin Esiri

497 75 135
                                    

Uzun zamandır işe güce kafayı gömdüm, burayı çok aksattım. Neredeyse iki ay oldu, anca bir bölüm yazacak kadar vaktim oldu. Bu aralar önemli projelerin içindeyim, Hiddarun'u biraz aksattım. Böyle olmasını istemezdim ama aksaklıklar devam edecek gibi. Yine de bölümleri yazdıkça atacağım. Hikaye öncesi açıklama yapmak istedim. Keyifli okumalar♥♥♥

Günün ilk ışıkları daha toprağa nüfus etmeden İro kanatlarının arasına yasladığı başını ağır ağır kaldırarak uyandı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Günün ilk ışıkları daha toprağa nüfus etmeden İro kanatlarının arasına yasladığı başını ağır ağır kaldırarak uyandı. Esneyerek gözlerini kırpıştırdı, tünediği sandalyede görece küçük olan odada da pencerenin yanına dayanmış yataktaki kızı görünce tüylerini kabartarak uykuyu bütün bedeninden uzaklaştırdı. Bir an için Amenia'nın odasında olduğunu unutmuştu, şaşkınlığını belli etmemeye çalışarak toparlandı.

Dün gece Eran'ı beklerken Amenia ile uzun uzun konuşmuşlardı. Buna konuşmak denemezdi aslında, ilk defa İro uzun uzun birisini dinlemişti. Amenia'nın burada olma nedenini, farklı dildeki kitapları okuyabilmesini en tuhafı da kadehteki semender de dahil olmak üzere dokunabildiği bütün canlılarla konuşabildiğini öğrenmişti. Kız anlatmış, gagası bir karış aralık kalacak şekilde dinlemişti her şeyi. O zaman öğrendi İro, Amenia buraya sürgüne gönderilmişti. Merak bu kez de kendine sıçramıştı, bir Herraden'in nasıl oluyor da kanatlarına tezat güçleri oluyordu bunu da sormuştu elbet. Pembelerin arasında gizlenen sarı tüyleri göstermek dışında bir cevabı da olamamıştı Amenia'nın, kızcağız da nedenini bilmiyordu.

İro'nun onca zaman ormanda öğrendiği bir şey varsa o da doğa tesadüflere yer vermezdi. Tesadüfler ancak kadere mahsustur, böyle derdi yüce zagzoslar. Bu kanatlarının bir nedeni olmalı demiş, hatta Herradenlerin aksine bunu bir acizlik değil de Amenia'nın mükafatı olarak değerledirmişti. Kaç kişi hem bir Herraden olup hem de iki ırkın özelliğini birden taşıyabilirdi ki? Kızın üzüntüsünü övgüleriyle söküp almıştı.

Şimdi tünediği yerden, mışıl mışıl uyuyan eşsiz kanatlı Herraden kızına bakarak düşünüyordu İro. Eran'nın neden hala gelmediğini, dün Amenia'nın söylediklerini ve bunları genç adama anlatıp anlatmaması gerektiğini... Bu sorular arasında kafasını daha çok meşgul eden bir problemi vardı, karnı açtı. Midesi kükrerken bir an evvel yemekhaneye süzülmek istiyordu. Gümüş kadehe baktı İro, suyun içindeki semenderden güzel bir çerez olurdu aslında. Ne yazık ki onu yiyemezdi, Amenia'nın üzüleceğini düşünüp bu fikirden vazgeçti.

"Ona yenisini bulurdum aslında," diye homurdandı. "Hem semenderler, pek de lezzetli olmaz. Akışkan derileri makton sümüğü kaplı balık gibi, iğrenç." Kendini ikna etmeye çalışıyordu.

"İro sen hala burada mısın?" Neyse ki İro Rin'i mideye indirmeye girişmeden önce Amenia uyanabildi. Konuşan kartalın bütün gece onunla kalmasını beklemiyordu.

"Sana da günaydın Amenia," diyerek gözlerini devirdi, kanatlarını kabarttı. "Gitmemi mi istiyorsun yoksa?"

"Elbette hayır! Bunu kastetmedim, sadece gece Eran gelince gidersin diye düşünmüştüm." Sözcükleri güçbela toparladı.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin