26. Zafere Götürecek Plan

1K 128 136
                                    

Y

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Y.Ö. 123 Hiddum- Derin Vadi

Günün en karanlık vakti gelip çatmış, Eran omzunda İro ile toplantı alanına varmıştı. Vaknas bir kere daha şaşırtmıştı genç adamı. Aklının ucundan dahi geçmeyecek bir saatte ve yine aynı mukayesede elçi olduğunu asla tahmin edemeyeceği muhafız eşliğinde buraya kadar gelmişti. Bu yolculukta ejderha sırtında uçmak bir kenara, kütüphanenin içindeki gizli geçitlerden ormanın içine çıkmış, kalan yolu kanatlamışlardı. Tüyleri gece ayazını arşın arşın kucaklarken bedeninin yorgunluk sınırına dayandığını hissediyordu.

Yolculuğun bittiğini ilan eden eski kulübeye vardıklarında ciğerlerini derin bir nefesle doldurdu. Kafasını kaldırıp yukarıya baktı. Gök öyle karanlıktı ki gecenin körü terimi buna benzer bir geceye bakarak söylenmiş olmalı diye sessizce düşündü.

"Prenssoy Eran, içeriye girin. Toplantı bitene kadar sizi burada bekleyeceğim."

Muhafızın sesiyle gözlerini kara gökten çekip kulübeye baktı. Gördüğü manzara; gündüz gözüyle görse bir harabe diyeceği yıkıntıdan ibaretti. Taşlar arasından sızan ışık demetlerini fark etmese yanındaki muhafızın oyununa geldiğini zannederdi Eran.

"Şu karanlık, içimi daraltıyor," diye gaga altından fısıldadı İro. Fısıltısından da anlaşılacağı üzere manzaradan pek de hoşlanmamıştı. Keskin gözlerinin alt edemediği tek bir düşman vardı; karanlık. Kulübeden gelen ışıkları seçemiyordu İro'nun gözleri. İstemeden de olsa pençelerini Eran'ın omzuna saplıyordu.

Makton darbesinden sonra İro'nun pençelerine şükreder olmuştu Eran. Burada dikilmeye devam ederse kadim dostu pençelerini omuz kemiklerine dek geçirebilirdi. Daha çok oyalanmamalıydı, muhafıza selam verip ilerlemeye başladı.

Yerdeki otlar kanatlarına dek uzanıyor, buraya uzun zamandır kimselerin gelmediğini ele veriyorlardı. Burası tam anlamıyla ıssız bir yerdi. Şu an nerede; hangi ıssızlığın içinde olduğunu bilmiyordu Eran. Kütüphanenin gizli geçidi onları Kuzey Ormanı'na ulaştırmış, sonrasında saatlerce karanlıkta uçmuşlardı. Belki de Vaknas yerini belli etmek istemiyordu bu sefer.

Kulübeye girince onları meşalelerle aydınlanan basamak basamak merdivenler karşıladı. Yerin dibine davet ediyordu basamaklar, davete icabet etti Eran. Ardında kalan gölgesini kıskandıracak sessizlikte aşağıya inmeye başladı. O indikçe alan aydınlanıyor, merdiven uzadıkça uzuyordu. Son basamaklara geldiğinde sabrı tükenmiş, nabzı da kulağında atar olmuştu. Loş koridora varınca gri taş zeminden çıkartmıştı hıncını. Sert adımlarıyla ezip geçmişti koridoru.

Oysa koridorun sonunda bir başka sürpriz bekliyordu Eran'ı.

"Yüce ruhlar adına! Bu duvar da nereden çıktı Eran?" İro'nun sesi koridorda yankılanıp kaybolurken karşılarındaki duvara öylece baka kalmışlardı.

Dakikalardır soluk soluğa ilerlediği bu yolda toplantı alanına varmayı beklerken sonunda vardıkları yer gri taşlarla örülen eski duvar olmuştu.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin