26|| Günahkar

35.3K 1.2K 726
                                    

Âdem ve Lilith cennette yaratıldığında çıplak bedenlerini günlerce günaha bulamışsa, dünyadaki insanlarda günahkârdı. Hem de öyle bir günahkârdı ki tanrı herkesi lanetlemişti. Günaha bulananların hepsi cehennemlikti. İlk insanın varlığından bugüne dek bütün insanlar günahkârdı! Bütün insanlar cehennemlikti.

Peki o zaman herkes günahkarsa tanrı neden dünyayı yaratmıştı? Havva insanlığın üremesi için ikiz çocukları ardı arkasına doğururken aslında günahkâr insanları mı doğuruyordu, bilmiyordum. Bildiğim tek şey bu adama olan aşkımdı ve günahkâr olmak istememdi.

Kilise içinde diktiğimiz mum diğer mumların yanında usulca yanarken Marino bana öylece bakıyordu. Hiçbir şey demeden öylece yüzüme bakıyordu. Dudağımın içini ısırıp sesimin titrememesine çalışarak konuşmaya çalıştım ama başarılı olamamıştım.

"Günahkârsın, acımasız bir adamsın ve inanmıyorsun da ama şimdi kaldır kafanı ve etrafına bir bak neredesin? Kilisede!"

"Ölecektin."

"Ve sen benim için Azrail'le sürekli pazarlık halindesin. Günahlarına yeni bir günah ekliyorsun."

"Kızıl.." başparmağımı usulca dudağına yaslayıp sözünü kestim.

"Ne demiştin? 'Cennette ki Âdem ve Lilith'in değil dünya üzerinde yaşayan Âdem ve Lilith'in kavuşması olacak ve ben bunu zorunluluktan değil kalplerimizin, bedenlerimizin hazır olduğu zaman yaşamak istiyorum.' Senin kalbini hissediyorum, kimseye göstermediğin o kalbi görebiliyorum. Doğru haklısın o kalbin etrafı kapkara ama ben o kara delikten içeri girip gerçeği gördüm. Seni seviyorum Marino.. Ben zaten o gece sana evet diyerek günahkâr bir kadın oldum. Şimdi değişen hiçbir şey olmayacak, aksine biz birbirimize daha da bağlanmış olacağız." Parmağımın ucuna bir öpücük bıraktı ve usulca parmağımı çekti.

"Bu geceyi kızıl, bu geceyi asla unutmayacağız. Bu gece günahsa senle ben en büyük günahkârız!" elini elime kenetleyip birlikte kiliseden çıkarken söylenmeyi de ihmal etmemiştim.

"Kilise gezimi hiç böyle hayal etmemiştim." Marino dediğime sırıtırken omuz silktim.

"O adam kim peki? Hem senin nasıl haberin oldu?"

"Burası Türkiye'den daha fazla tehlikeli tek başına gezmek istiyordun fakat korunmanda gerekliydi."

"Sende benden habersiz gizliden birilerini mi gönderdin?" kaşını kaldırıp yüzüme baktığında olduğum yerde aniden durup cevabını bekledim.

"Kötü mü etmişim?"

"Yok hayır ama ben yukarı Almanlarla çıktım." Yürümeye başladığında takip ettim. Bu sefer sesi biraz sinirliydi.

"İsa ve Meryem Ana heykelini hayran hayran izledikten sonra izini kaybetmişler." Hızlı yürüdüğümde kafile yanımdan geçip gitmişti bu yüzden beni tekrar bulamamışlardı.

"Neyse ki iyiyim." Onun sinirinin hafiflemesi için sakin bir şekilde mırıldandığımda arabanın kapısını açtı. Önce binip yan tarafa kaydığımda o da binmişti ve bindiği an üzerime doğru eğildi. Kahverengi gözleri buz gibi soğuktu.

"Sen iyisin, fakat o adam için aynı şeyi söyleyemeyeceğim!" hafifçe yutkunduğumda gözlerimdeki korkuyu görmüş olmalıydı. Dudaklarıma hafif bir öpücük bırakıp burnunu yanağıma sürdü ve oradan da kulağıma doğru ilerleyerek fısıldadı.

"Sakın benden korkma.."

"Korkmuyorum, sadece zarar görmenden korkuyorum." Elinin tersi ile yanağımı hafifçe okşadı. Gözlerinde ki parlama içimi titretirken dudaklarını araladı ve o sırada da telefonu çalmıştı. Geri çekilip telefonu açtığında karşıdaki kadın sesi bayağı bir telaşla konuşuyordu. Kiliseden uzaklaştığımızda kim olduğunu sormadım çünkü yüz hatları bayağı bir gerilmişti. Telefonu kapatıp Marcoya bir şeyler derken merakla yüzüne baktım. İkisi İtalyancayı sanki anlayabilecekmişim gibi hızlı konuşurken gözlerim bir öne bir yana kayıyordu. İçimde merak duygusu oluşurken Marino bana döndü.

Esmer |İtalyan Adamlar Serisi 1|Where stories live. Discover now