40 || Tesadüf

16.9K 1.2K 167
                                    

     Sana ait olan seni bulur.

                       -Şeker Portakalı

Yürüdüğüm her bir sokak, geçtiğim her ev bana masaldaymışım hissi veriyordu. Küçükken Lilianaya okuduğum o masallarda ki evleri hatırlatıyordu. Yıllar sonra bana bu masalları hatırlatan evlere daha dikkatli baktım. Evler konik şeklindeydi ve her bir evin çatısında belirli semboller vardı. Hac, kalbin içinden geçen ok, güneş, dört parçaya eşit bir biçimde bölünmüş daire bunlardan birisiydi.

İnce uzun yokuş yukarı çıkan sokakta adımlarımı usul usul atarak ilerlemeye devam ettim. 4 gündür bu kasabadaydım, Marco ile Liliana kaza ve babamın anlaşma yaptığı şirketlerle ilgili bilgileri topluyor bana da özet geçiyorlardı. İkisi de bana iş bırakmamak için anlaşmış gibiydi, gibisi fazlaydı aslında anlaşmışlardı. Bu sefer benden tek bir bilgi bile saklamadıklarını bildiğim için onları kısa bir süreliğine rahat bırakmıştım. Günlerdir bu kasabayı geziyor ve etrafı keşfediyordum.

Bu kasaba güzeldi ama çok kasvetliydi. Masal gibiydi ama masallardan farklıydı, bütün evler beyazdı. Hepsinin ise gri çatıları vardı, bu garipti. Tek bir renkli ev bile yoktu, ruhum gibi kasvete bürünmüştü. Bazı sokaklarda iki ev arasına ipler gerilmiş, bazılarından şapkalar sallanıyor bazılarında ise ampuller vardı. Evlerin dışında ki begonviller ise kurumuştu. Zamanı gelip yeniden açmasını bekliyorlardı.

Birkaç adım daha attığımda yokuş bitmiş ve Liliananın günlerdir gitmek istediği pastaneye yaklaşmıştım. Jetten iner inmez direkt olarak burayı bulmuş ama sahibi olmadığı için dükkân açık değildi. Bu onu üzerken ertesi günü gelip bir daha bakacağımızı söylemiştim, ertesi günü umudu tekrardan kırılırken dün gelmemiş bugünde ben gelmiştim. Yeniden birkaç adım attım sonra da dükkânın önüne yeni koyulmuş çiçeklere baktım. Uzun saksının içinde rengârenk gerbera çiçekleri vardı. Bu kasvetli sokağa bambaşka bir hava katmıştı.

Gördüğüm çiçeklerle kalbimin ezildiğini hissettim. Kızıl beni yine sevdiği bir konudan vurmuştu. Kendi yoktu ama bıraktıkları çok ama çok büyüktü. Çiçeklere yeniden bir bakış atıp dükkândan içeri girdiğimde yaşlı bir kadın gördüm. Beni gördüğünde gülümsedi ve dükkânda olduğum için iyi dileklerde bulundu. Sanırım dinine bağlı bir kadındı, çünkü ilk defa böyle bir olaya şahit olmuştum.

Dükkân küçük ve nadir bulunan iki katlı evlerdendi. İki katlı olmasına rağmen üstü yine konik biçimdeydi. Buradaki sembolü görememiştim ama bu kadın için hac olabilirdi. Bu düşünceme kısa bir ara verip gözlerimi pastanede gezdirdiğimde kare bir alanın çok iyi değerlendirildiğini görmüştüm. Pastaların koyulduğu bölüm L şeklindeydi. Uzun kısmın arkasında bir masa vardı ve bu masanın üstündekiler düzen içerisindeydi. Duvarlar da renkli tekli raflar vardı. Bu rafların üzerinde kitaplar, küçük saksılar ve akla gelmeyecek bütün süsler koyulmuştu. Müşteriler içinse küçük masalar ve onlarla orantısız sandalyeler yerleştirilmişti. Dışarıdaki kasvetin aksine burası canlıydı.

"Ne istemiştiniz?" yaşlı kadının sorusu ile pastalara yeniden göz attım ve kısa bir süre içinde de aradığımı buldum.

"Bunlardan.." küçük kakaolu pudingli pastalar güzel kırmızı bir kutunun içine koyulurken kutunun köşesinde yazan isim yutkunmama neden olmuştu. Bir şey demedim, yine kendi içimde çatışma yaşarken kadın birkaç tane daha pastadan koyup kutuyu güzel bir karton poşete yerleştirdi. Ücretini ödeyip çıkmak için hamle yaptığımdaysa telefonum çaldı. Deri ceketimin cebinden telefonumu çıkartıp Liliananın çağrısını cevapladığımda tek sorduğu şey pastalar olmuştu.

"Aldım geliyorum."

"Çok sevindim."

"Marcoyla ne yaptınız?"

Esmer |İtalyan Adamlar Serisi 1|Where stories live. Discover now