42|| Ürkütücü

16K 974 96
                                    

Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatında mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.

Kürk Mantolu Madonna

İçimde garip bir sızı vardı ve ben bu sızının ne olduğunu bilmiyordum. Sanki çok büyük bir sınava girecektim ve bedenim bunun heyecanı ile savaşıyordu. Kalbimde hatta midemde garip bir kasılma vardı. Derin bir nefes aldım ve evimin kapısını açarak pastanenin yan sokağına çıktım. Üstümdeki pijamaları çıkartmadım zaten çok fazla kalma niyetinde değildim. Sadece ağzımdan çıkan sözü yarım saat gibi bir sürede gerçekleştirip evime geri dönecektim.

Rüzgâr esen sokakta usul usul yürüdüm, adımlarım yavaştı ama bu yavaşlığa inat içim bir garipti. Kalbim yavaş adımlarıma inat hızlıydı, ruhum ise can çekişiyordu. Birkaç adım daha attım, sonra bir adım daha derken karşı evin kapısının önüne gelmiştim. Ne zaman kuruduğunu anlamadığım dudaklarımı nemlendirdim ben dudaklarımı nemlendirirken iki elim yanımda yumruk olmuştu. Tekrardan derin bir nefes aldım saniyeler sonrada zile bastım. Kalbim şimdi daha fazla gümbürdüyordu.

Yeniden sert bir rüzgâr esti, sağ taraftan esen rüzgâr sağ tarafımda kalan bütün saçları yüzüme getirmişti. Elimle saçlarımı düzeltmek istediğim an kapı açıldı ve kızıl saçlarımın arasından onu gördüm.

"Kızıl?" dediğinde bir şey demedim.

"Gel hadi." Diyerek bana uzandı sonra da yaptığı hareketin yanlış olduğunu anlamış olacak ki geri çekildi ve üstüne de bana bu hareketinden dolayı bir açıklama yaptı.

"Saçların görüşünü kısıtlamıştı, düşmeni istemem." Yutkundum ve mırıldandım.

"Teşekkür ederim." Geçmem için kenarı çekildiğinde saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırarak yüksek girişe doğru ayağımı kaldırdım. İçeri girdiğimde ardımdan kapı kapanmıştı ve burnuma gelen rutubet kokusu ile yüzüm buruştu. Bakışlarımı etrafta gezdirdim, bu evi merak ediyordum. Çünkü dört senedir kullanılmıyordu, bu benim bildiğim kullanılmayan süreydi benden öncesi de vardı ve bu süreyi düşünürsek kokunun olması gayet doğaldı.

Ben etrafıma bakınırken öylece beni bekledi ve yıllardır merak ettiğim evin ilk katını inceledim. Sol tarafımda birkaç adım mesafelik duvar vardı ve bu duvar boydan boya ayna ile kaplanmıştı. Aynaya dikkatli bir şekilde bakarken yansımadan bakışlarımız kesişti ve yeni yetme heyecana kapılan kız gibi bakışlarımı kaçırdım. Onun o kahverengi gözlerinde öyle bir anlam vardı ki bu resmen içimi titretiyordu.

Bir adım attım sonrada önümdeki merdivenlere baktım, tahta merdivenler o kadar eskimiş görünüyordu ki sert bir darbede tahtası kırılabilirdi. Gözlerimi kırptım hemen ardından da onun ardında kalan iki kapıya baktım. Karşılıklı bir şekilde duruyorlardı ve o kapıların neye ait olduğunu sormadım. Önünde yalnızca üst üste dizilmiş birkaç kutu bir de balonlu naylona sarılmış sehpa vardı. İçimden onları patlatmayı geçirirken bir gülme sesi geldi.

"Liliana da patlatmaya bayılır." Dediği an dışımdan konuştuğumu anladım. Yanaklarıma sıcaklık basarken merdivenleri gösterdi.

"Liliana yukarıda kızıl." Bu deyimi bende tuhaf bir his oluşturuyordu. Aslında bana bunu demesini istemiyordum fakat bir tarafımda nedense duymak için can atıyordu. Bir şey demeyerek sessizliğim korudum ve merdivenlerden yukarı çıkmak için adımlarım birbirini takip etti. Usulca merdivenlerden çıktığımda üst kat tamamen birbirine girmişti. Koltuklar dışında her şey ya kutu içinde ya da balonlu naylondaydı.

Esmer |İtalyan Adamlar Serisi 1|Where stories live. Discover now