-20- Simsiyah karanlığıma rengârenk çiçekler

133K 5.5K 416
                                    

Medya: Bukre

Bölüm Şarkısı: Atiye feat İskender Paydaş -Yetmez

Merdivenlerden inerken duyduğum kahkahalarla duraksadım. Hem annemin hem de Bukrenin kahkahalarıydı bu sesler. Salona doğru ilerlerken kahkahaların yerine gülüşler aldı. Kahvaltı masasına doğru ilerlerken Bukre ile göz göze geldim. Kızarmış mıydı Bukre? Yüzündeki gülümsemeyi soldurup imalı bakışlarla baktı. Anlamıştım. Dün gece için ve Vedat Abinin yanına gidip ona verdiğim sözü tutmadığım içindi bu bakışlar ama bende haklıydım. Vedat abiyle bir yere gitmem gerekmişti. Masada yerimi alırken herkes kahvaltıya başladı. Kahvaltı sessiz sessiz ilerliyordu. Bu sessizliği bozan Bukre oldu.

"Ben bu akşam evime geri dönsem iyi olacak. Her şey için teşekkür ederim."

"Emin misin canım? İstediğin kadar kalabilirsin" diyen anneme baktım.

"Aylin Hanım her şey için teşekkür ederim ama arkadaşım evde yalnız. Evime dönsem iyi olacak"

"Sen bilirsin canım"

Anlamıştım, dün gece yüzündendi bu erken eve dönme kararı. Sesimi çıkarmadım, ne diyebilirdim ki? Bukre sanki sözümü dinleyecekti. Aradan geçen yarım saatte hiç konuşmamış, annem ve Bukreyi dinlemiştim.

"Annen ve kardeşin Ankara da, yanlış hatırlamıyorum değil mi?"

Bukre ilk önce bana sonra anneme baktı. "Evet, annemin Ankara da avukatlık bürosu var, kardeşim Ediz de orada okuyor."

"Soyadın çok tanıdık geliyor yani 'Keskin' soyadını daha önce duymuş olmalıyım." Bana da çok tanıdık geliyordu fakat sesimi çıkarmadım.

Bukre boğazını temizledi. "Keskin şirketinden veya ailemden, akrabalarımdan size soyadım tanıdık geliyor olabilir"

Sormaktan çekinsem de "Baran Keskin neyin oluyor?" diye sordum.

Gözlerini büyüterek baktı."Amcam. Sen amcamı nerden tanıyorsun?"

Annem lafa girerek "Daha geçen ay bizim şirket onların şirketiyle bir sözleşme yaptı" dedi.

"Benim bir haberim yok. Yani bizim o şirketle pek bir alakamız yok"

Konuyu değiştirip oturduğum sandalyeden kalktım. "Bukre, ne zaman eve döneceksin? Birlikte gideriz"

Bukre de yerinden kalktı. "Şimdi gidebiliriz, ben çantamı alıp geleyim"

Bukre odasına doğru giderken "Ne oldu?" diye sordu annem.

Yaslandığım sandalyeden kendimi kurtarıp vücudumu dikleştirdim. "Hiç"

"Peki, ne düşünüyorsun?"

Yeniden kaşlarımı çatıp anneme baktım. Ne dersem deyim inanmayacağını anlamıştım. "Sadece Baran Keskinin ne kadar sert, huysuz bir adam olduğunu düşünüyordum. Bukrenin yerinde olmak istemezdim. Sonuçta amca baba yarısıdır"

"Baran Beyle bir tanışma fırsatımız olmuştu. Senin dediğin gibi biri değildi ama sen onunla daha çok zaman geçirdin"

Aklıma Vedat ağabeyin dedikleri geldi. "Bir keresinde bir tanıdığım Baran Keskin ve kardeşine güvenmemi söylemişti. Baran Keskin, Acar Keskin iki yaşayan erkek kardeş..."

"Bir de Bukrenin babası üç kardeş"

Başımı yavaşça salladım. Tam ağzımı açıp bir şey diyecektim ki merdivenlerden inen Bukreyi görüp sustum. Bukre merdivenlerden inerken göz göze geldik. Daha sonra merdivenlerden inip anneme sarıldı. "Her şey için çok teşekkür ederim"

"Önemli değil, her zaman beklerim." Birbirlerini sevmeleri çok hoşuma gitmişti.

Bukreye doğru yürüdüm. Hep birlikte kapıdan çıkıp arabama doğru yürüdük. Anneme "Görüşürüz" dedikten sonra bindik arabaya. Arabayı çalıştırıp malikâneden çıkardım. Uzun bir süre sessizlik hâkim olmuştu. Öğlen trafiğine yakalanmıştık. Bukre uzanıp radyoyu açtı. Rastgele denk gelen şarkıları dinlemeye başladık fakat daha sonra ikimizde sıkıldık. Aramızdaki sessizliği bozan ben oldum. "Neden bugün eve dönme kararı aldın? Dün gece yüzünden mi?"

"Poyraz bak ben... Toparlanmak istiyorum sadece biraz" Toparlanmak derken? Bukre konuşmasına devam etti. "Seninle aramızda olan şey her neyse bence fazla... Hızlı... Sadece neredeyse bir aydır tanıdığım biriyle aramızdaki bu yakınlık olamaz. Bir an önce kendimi toparlamam gerektiği anladım. Bütünce gece İzmir'e geldiğimden beri geçen bir ayı günü gününe düşündüm. Toplanmalıyım bir an önce. Biraz benimle uğraşma. Lütfen"

Sertçe yutkundum. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecekken susmayı tercih ettim. Ne diyebilirdim ki?

Yol boyunca sustuk, birbirimize bakmadık bile. Evin önüne gelince arabayı park ettim. İkimizde hızlıca çıktık arabadan. Onun dediğini yapıp onunla hiç uğraşmadan kendi evime yöneldim. Anıl kapıyı açınca içeriye girdim ve sertçe kapadım kapıyı. Salona girince koltuklardan birine attım kendimi. Bir sürü boş gözlerle etrafıma baktım. Salondan içeri elinde bira ve cipsi ile giren Anıl kumandayı masadan aldı ve televizyonu açtı.

Anıl ona baktığımı fark edince oturduğu koltukta doğruldu. Elindeki cipsi paketini uzattı. "Cips?"

Yerimden kalkıp "Keremler nerde? Sen neden evdesin!" diye bağırdım. Sinirimi Anıl'dan çıkarmaya başladım.

"Ağabey... Kumarhanedeler... Üzerime içki dökülünce eve gelip değiştireyim dedim... Ağabey ne oldu?"

"Hiçbir şey olmadı"

Hızlıca yukarıya odama çıktım. Beynimi ele geçiren öfke ile direniyordum. Neydi bu öfke? Neden Bukrenin cümleleri ağır gelmişti? Kız haklı diye düşündüm. Haklı! Bukrenin istediğini yapsam ne olurdu ki? En fazla daha önce nadiren yaşadığım o kalbindeki acıyı hissederdim. Ya da deli gibi arzuladığım kızı düşününce başkalarının kollarında bulurdum kendimi. Sonra kendi kendime fısıldadım. "Yeter ki onun canı yanmasın ben her türlü işkenceye razıyım"

Duvara sertçe bir yumruk indirip öfkemin dinmesini istedim.

"Simsiyah karanlığıma rengârenk çiçekler açtıran kadın, istediğin oldu işte!"

"Simsiyah karanlığıma rengârenk çiçekler açtıran kadın, istediğin oldu işte!"

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.
Kod Adı: Bay Sapık [Wattys2016 Kazananı]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang