Bölüm 1 - 01 / SCARLETT: KIRMIZI

1.2K 84 57
                                    

Ölmek büyük bir marifet değil, sen yaşamayı becereceksin asıl! 

Ölmek büyük bir marifet değil, sen yaşamayı becereceksin asıl! 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İNTİKAM KIRMIZISI

Yine camın kenarına oturmuş, yağan yağmurun ve gözümün görebildiği her yeri kaplayan griliğin kendimce tadını çıkarıyordum. Her bir damla kasvet ve rehavet ekliyordu sanki ruhuma. Pencereyi kaplayan demir parmaklıkların ardından görünen dünya artık bana ait değildi. Orada bir yerim yoktu. Buraya aittim ben. Olmam gereken yerdeydim, o yüzden çoktandır dışarıda kaçırdığım bir hayat olduğunu düşünmeyi bırakmıştım. Arkadaşlarımı, evimi, müziği, notaları, kemanımı... Sevdiğim her şeyi düşünmeyi bile unutmuştum.

Umursamazlık ve boş vermişlik ruhumu bir örtü gibi dört bir yandan kaplamış, beni düşünmenin sonucu olan acıdan ve kederden kurtarıyordu. Böylece kendime acımayı da bırakmıştım.

Ancak yağmur giderek şiddetlenirken, ne yaparsam yapayım her zaman olduğu gibi zihnimin yine böyle yağmurlu bir gecede olanlara kaymaması mümkün değildi. Bu benim lanetimdi. Tıpkı kırmızı gibi...

Başlarda o geceyi diğerlerinden ayıran şey dışarıda, yine böyle şiddetle yağan yağmurdu.

Babam günlerdir eve gelmemişti ki bu iyiydi. Annemde, bende bu gece rahatça uyuyabiliriz demekti bu.

Çocukluğumun geçtiği o evden nefret ederdim. Her türlü acıyı barındırırdı içinde. Kırmızı kiremitten bir çatısı ve küçük bir çocukken bana zindan kapılarını anımsatan maun ahşaptan çift kanatlı devasa bir kapısı vardı.

New York'un doğu yakasında, yaklaşık 4,5 dönümlük alanda 10.000 metrekarelik bir yaşam alanı olan ve diğer multi milyon dolarlık evlerle çevrili büyük bir hapishaneydi burası. Evde sabit bir hattımız olmadığı gibi, cep telefonu, internet ve bilgisayar gibi lükslerimiz de yoktu. Evdeki çalışanlar her sabah saat dokuzda gelir ve beşten önce çoktan gitmiş olurlardı. Hiç biri bizimle göz teması kurmazdı. Şimdi tekrar düşününce; belki annem ve bana bakmak bile vicdanlarıyla yüzleşmek anlamına geldiğinden, bunu yapmaktan özellikle kaçındıklarını anlayabiliyordum.

Evimiz, babamın işlerini rahatlıkla halledebilmesi için Manhattan'a arabayla sadece 25 dakikalık kısa bir mesafede olmasının yanı sıra, gittiğim özel okula ve alış veriş merkezlerine de yakındı. En yakın komşumuzla aramızda dönümlerce arazi olması, babamın bir evdeki beklentileri sıralamasında en üstte yer aldığından emindim. Böylece ne annemin, ne de benim çığlıklarımızı kimse duyamazken, olur da artık canımıza tak eder ve gözümüzü tamamen karartıp gecenin bir yarısı yardım isteyecek olursak bizi rahatlıkla engelleyebilirdi.

Ancak babamdan o kadar çok korkardık ki o yardımı asla istemedik. Bu korku benim için sadece anneme daha fazla zarar gelmesini engellemek üzerine kuruluyken, annem asıl o yardımı alacak olmasından sonra başına gelebileceklerden korkardı. Babam, sadece zengin bir adam değildi, ayrıca her yerde tanıdıkları ve bağlantıları olan bir adamdı da. Anneme rahatlıkla hayatını o şekilde de zehir edebilirdi ve bu onun için hiç sorun olmazdı. Onu genellikle benimle ilgili tehdit ederdi. Bu da annemi tutan tek şeydi.

İntikam KırmızısıWhere stories live. Discover now