Bölüm 3 - 55 / HEDİYE

239 48 37
                                    

Ertesi gün kendi telefonumun şarjı Edwin'e uzun uzun olanları anlatırken bittiği için; işe gitmeden önce Vincent'dan telefonunu alıp, konuşmama devam etmek zorunda kalmıştım. Çünkü Vincent evliliğimizi apar topar yapmış olsak bile bunun bir sır olarak kalmasını istemiyor, aksine haberin bilinen her mecrada yayımlanmasını istiyordu. Halka ilişkiler departmanı çoktan yazılı bir basın açıklaması hazırlamıştı.

Ancak en azından yakınlarımın haberi benden öğrenmesi için ondan bugün için beklemesini istemiştim.

Konuşmaya nasıl girebileceğimi bilmediğim için Edwin'in kulüp ve işlerle ilgili gevezelik ettiği sırada sözünü kesip, "Ben evlendim." diye yumurtlayıvermiştim durumu.

Benim her şeye bir cevabı olan arkadaşımsa bir süre hattın diğer ucunda ne diyeceğini bilemeyerek öylece susup sessizliğe gömülmüştü. Bir an sonra öksürerek boğazını temizlemiş ve düşüncelerimi kanıtlar gibi, "Vay canına... Be- Ben ne diyeceğimi bilemiyorum." demişti.

"Tebrikler, senin adına sevindim?" diye fikrimi belirttim hızla.

"Kesinlikle onlar var." dedi. "Ancak bu, evlilik Scarlett ve sen, sen..."

"Ben ne?"

"Bilemiyorum. Şaşkınım sanırım. Sevinmediğimden değil elbette ama..."

"Ama ne?"

"Benim için bile çok hızlı oldu. Anlatabiliyor muyum?"

Derin bir iç geçirdim. "Kesinlikle anlıyorum."

"Ama ikiniz söz konusu olduğunuzda bunun kaçınılmaz son olduğunun da farkındayım. Eninde sonunda zaten evlenecektiniz bence. Ha yıllar sonra, ha birkaç ay içinde. Ne değişir ki?"

Bir an kıkırdadım sözleriyle.

"Ciddiyim." diye uyardı beni. "Ben ne olursa olsun yanındayım ayrıca bunun senin için kaçınılmaz olduğu kadar doğru bir karar olduğunu da düşünüyorum. Birbirinize nasıl baktığınızı, birbirinizin yanında nasıl şekillendiğinizi görüyorum ben. Birbirinizin ayı ve dünyası gibisiniz."

Söyledikleri anında gözlerim yanmasına sebep oldu. Bu sıralar bunu sıklıkla ve sadece mutluluktan yaptığımı düşünüyordum ki telefonumun şarjı bitmiş ve kapanmıştı.

Bir süre evin içinde Vincent'ı arayıp onu en sonunda bir spor salonundan farkı olmayan odada buldum. Dizlerine kadar gelen spor şortu iyice belinden düşmüş, teni ter içinde kalmış ve yüzü sarf ettiği eforla hafifçe kızarmıştı.

Barfiks çekerken kasılıp kalan kaslarının manzarasında kayboldum bir an. Hafif tuzlu teninin her bir noktasında gezdirmek istiyordum parmaklarımı. Bu inanılmaz şey artık kocamdı benim. Düşüncesi bile ayaklarımı yerden kesmeye yetiyordu. Onun da gözleri anında beni bulmuş, o sırada sanki aklımdan geçenleri anlamış gibi gözleri alev alev yanmaya başlamıştı.

Setini tamamladığı an doğrulup, "Seni görmek hep ayrıcalık ancak sanki bir şeye ihtiyacın varmış gibi görünüyordun içeri girdiğin sırada." deyip hemen yanındaki kondisyon aletinde duran havlusuna uzanmıştı.

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Bir kaç saniye için cidden içeri niye girdiğimle ilgili hiçbir fikrim yoktu.

Sonra yüzüm muhtemelen koca bir aydınlanma yaşıyormuşum gibi aydınlandı ve "Ah! Evet, telefonunu ödünç almam lazım. Benimkinin şarjı konuşmanın ortasında bitti." dedim.

İntikam KırmızısıOù les histoires vivent. Découvrez maintenant