Bölüm 3 - 30 / PRENSES

263 51 27
                                    

Yer için güneş ne ise duygular dünyası için de aşk tıpkı odur.

Polis memuru beni dışarı çıkartıp telefonumu uzattı ve "İki dakikan var

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Polis memuru beni dışarı çıkartıp telefonumu uzattı ve "İki dakikan var." dedi

Bir an kısacık bir an iki dakika da olsa şekerleri patlatıp durduğum favori oyunumu oynamayı düşündüm aslında. Ancak sonra birini aramam gerektiğini hatırladım ve düşünmeden istediğim numarayı bulup, ara tuşuna bastım... Ve telefonum kapandı.

Benimle birlikte durumu fark eden polis bir iç geçirip, beni karakolun dahili telefonuna yönlendirdi. Neyse ki birini aramam gerektiğini unutmamıştım. Bu önemliydi ve çok daha güzeli ezbere bildiğim tek bir numara vardı aklımda.

Bir kaç çalıştan sonra telefonu açtığını duydum.

"Douglas." Sesi sert ve sabırsızdı. Sanki kim oluyordum da onu aramaya cüret ediyordum gibi?

Soyadını kullanarak telefonu açan insanlar hep güldürürdü beni. Yine kıkırdadım elbette.

"Selam Douglas" dedim. "Vincent orada mı?"

"Scarlett?" derken şaşkınlık dolu bir nefes aldığını duydum. Yine kıkırdadım. "Hayır, ben Vincent'ı soruyorum." demek geldi içimden ancak boktan esprilerim yüzünden benden iyice uzaklaşacağından korktum. Ya da telefonu suratıma kapatacağından...

"Evet" dedim "Benim." 

Hemen ardındansa halini hatrını sormak istedim yani hala naziktim. "Nasılsın peki?"

Telefonun diğer ucunda bir süre sessiz kaldı.

"Neredesin?" diye sordu. "Bu numara kimin?"

O an ilk defa görüyormuşum gibi etrafıma baktım. "Bir odadayım. Bir sürü insan var. Hepsi aynı şeyi giyinmiş gibi görünüyor ve..." diye sesimi iyice alçaltıp, "Diğer odadaki insanlar cidden daha korkunç." dedim. "En az senin korumaların, hatta neredeyse senin kadar korkutucular. Onları bir görmelisin! Dev gibiler, her birinin ürkütücü dövmeleri var Vincent. Üstelik sakalları neredeyse saçlarım kadar uzun." O kadar heyecanlıydım ki anlatırken, resmen adrelalin patlaması yaşar gibi yerimde zıplıyordum.

Aslında daha anlatacaktım ancak güldüğünü duydum. "Ne kadar içtin sen?"

Kahkahasının o hırıltılı tonuyla gözlerim yanmaya başladı anında. Gözyaşlarıma engel olmak için onları sıkıca kapattım ve "Seni özledim." diye fısıldadım telefona.

Bir an yine sessiz kaldı itirafımdan sonra, "Scarlett..." diyecek oldu. Beklediğim yanıt bu değildi. Sanırım beni, onu özlediğim kadar özlememişti.

Konuşmasını, "Bak biliyorum, pisliğin teki gibi davranıyorum bazen. Boktan sınırlar koyuyorum, kendimi korumaya çalışıyorum" diyerek böldüm sanırım.

İntikam KırmızısıWhere stories live. Discover now