Bölüm 3 - 13 / NEFES AL

287 59 75
                                    

"Bazen kaderin oyunlarından en güçlü adamlar bile kurtulamaz..."

Vincent'ın dudakları yakıcı bir gülümsemeyle kıvrılırken, gülümseyişine aynı şekilde karşılık verip oturduğu masaya doğru ilerledim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Vincent'ın dudakları yakıcı bir gülümsemeyle kıvrılırken, gülümseyişine aynı şekilde karşılık verip oturduğu masaya doğru ilerledim.

Geçip tam karşısına oturacağım sırada, ayaklanarak sandalyemi çekmek için hareketlenen garsonu tek bir bakışıyla durdurup bizzat kendisi bir sandalyeye oturabildiğimden emin olmak istedi. İçten içe gözlerimi devirmekten kendimi alamasam da birilerinin illa ki böyle yerlerde bu tarz beklentileri olduğunu bilecek kadar çok tanık olmuştum böylesi anlara.

Vincent'ın da bunu sahte bir centilmenlik kisvesi altında yapmadığını düşündüm. Zaten tavrı daha çok avını kıstırmış bir yırtıcı havasında olduğu için beklediğimden çok daha az rahatsız etmişti beni bu durum.

Nihayet o da geçip karşıma oturduğunda gözleri bir süre üstümde dikkatle gezindikten sonra  kaşları aniden çatılarak birleşti.

Tam o sırada garsonlardan biri ne istediğimizi sormak için masaya geldi. Vincent kararmış bakışlarını üstümden ayırmadan her zaman ki gibi tercihini viskiden yana kullanırken, ben şarap içenlerlerle ilgili teorimi kanıtlamak ister gibi kendimi özel hissetmek isteyerek bir kadeh kırmızı şarap istedim.

Garsonumuz uzaklaştığı an bakışları gözlerimi buldu ve "Gerginsin, çünkü?" dedi soru sorar gibi.

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım bir an, "Öyle miyim?"

"Kesinlikle." derken yüzünde sanki aklımdakileri okumuş gibi belli belirsiz bir gülümseme vardı.

"Bunu da nereden çıkarttın?" diye sordum.

"Çünkü fark ettim ki..." deyip duraksayarak bakışlarını aşağıya, masanın üstünde duran ellerime dikti. "Fark ettim ki ne zaman gergin olsan bileğindeki o şeyle oynuyorsun."

Söylediklerinde haklı olduğunu anlamak için bakışlarını takip etmeme gerek yoktu ancak yine de tamamen içgüdüsel bir hareketle aynen öyle yaptım ve gözlerim bileğimdeki bilekliğe takılı kaldığı an kendimi anında durdurdum. Bunun bu bilekliği bana Seth'in vermesiyle hiçbir alakası yoktu aslında. Üstündeki tılsımlarla birlikte, zamanla benim için bir hatırlatıcı olup çıkmıştı o bileklik. Neler kaybettiğimi ve nasıl dayanabildiğimi hatırlatıyordu bana. Ve duygularımda boğulduğum, kendimi karma karışık hissettiğim her an da aslında ne kadar güçlü olduğumu yeniden anımsatıyordu.

Ancak o an anladım ki Vincent ile sadece konuşmak bile bir süper bilgisayarla satranç oynamak gibiydi. Düşüncelerimi, aklımdan geçenleri ve yeniden kaşlarını çatışına bakarsa ihtimalleri bile kafasında değerlendiriyor ve ben daha söylemeden, hatta belki düşünmeden bile biliyordu sanki.

İntikam KırmızısıWhere stories live. Discover now