Bölüm 3 - 16 / ŞANS

304 51 20
                                    

"Sadece talihsizlik. 

Böyle dersiniz. 

Önemsizdir. 

Kendinizi buna inandırırsınız; çünkü derinlerde bu küçük şans değişiminin aslında gelecek şeylerin başlangıcı olduğunu bilirsiniz..."

"Babamdan nefret ederdim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Babamdan nefret ederdim." dedi katıksız bir dürüstlükle. 

Gözleri gözlerim arasında gidip gelirken dikkatle her tepkimi izliyordu.

"Beni korkutmak için genelde yumruklarını kullanırdı. Üstelik ağlamamı da yasaklamıştı. Düşsem ve dizim yarılsa, ya da ondan saatlerce dayak yesem bile ağlayamazdım. Bütün hislerimi her zaman gizledim..." deyip duraksayarak kafasını sanki düşünür gibi hafifçe yana eğdi ve "Sonuçta neredeyse hissiz biri olup çıktım." diye devam etti sözlerine. 

Konuşmasının başında ses tonu dümdüz, yüzü ise ifadesizdi. Ancak bir an sonra tekrar konuşmaya başlarken; ne yüz ifadesini, ne sesinin tınısını gizleme ihtiyacı hissetmişti. "Onu yıllarca görmedim. Ölümünde yas tutan evlat olmam gerekiyordu ancak oralı bile olmadım. Onu biraz bile özlemiyor ve onun için zerre üzülmüyordum." Sesinden taşan nefret ürpertti beni. Aslında anlıyordum da neler hissedebileceğini. O kadar tanıdıktı ki hislerinin üstümde bıraktığı etki.

Nefesimi tutarak sözlerine devam etmesini bekledim. Ciddiyetine öyle hazırlıksız yakalanmıştım ki, ayrıca biraz kafam da karışmıştı. Bu içtenlik, onun herkese hatta kimseye göstermeyi tercih etmediği farklı bir Vincent'tı. Biliyordum bunu.

Ben kendimi her seferinde ona bir şeyler itiraf ederken bulsam bile ondan böyle bir hamle gelmesi karşısında hala şaşkındım, mutluydum ve garip bir gurur yaşıyordum.

"Daha altı yaşıma bile gelmeden beni başından atmış, kız kardeşinin yanına postalamıştı. Çocukluğumdan neredeyse hep nefret ettim. Büyüyüp olmak istediğim kişiyi seçmek için her zaman sabırsızdım." 

"Olmak için seçtiğin kişide harika bir iş çıkartmışsın bence." demekten kendimi alamadım. Gözlerini benimkilere dikti ve tek bir cevap bile vermedi. Ancak sözlerimin onu geçmişin inatçı gölgelerinden çekip çıkarttığını görebiliyordum. 

Kısacık bir an sessiz kaldı. Ben de bu süreyi anlattıklarını sindirmek ve Vincent öfkeli halinden tamamen arınıp tekrar ana dönerken değişen yüz ifadesini izlemek için kullandım. 

O sırada mutfak olarak kullanılan geniş alana doğru devam edip buzdolabını açtı. İçinde görebildiğim tek şey cam şişelerle istiflenmiş yeşil renk içeceklerdi.

İçlerinden ikisini alıp birini benim önüme koyarken, diğerini çoktan kafasına dikip içmeye başlamıştı bile.

İçinde ne olduğunu bilmiyordum. Bildiğim tek şey yeşil renk hiçbir içecekten hayır gelmeyeceğiydi. Ancak içimden umursamaz bir tavırla omuzlarımı silkip şişenin kapağını açarak bir yudum alma gafletinde bulundum.

İntikam KırmızısıWhere stories live. Discover now