Bölüm 3 - 8 / YOL

276 51 16
                                    

"Aşk çiçekleniyor ve etrafındaki her şeyi de çiçeklendiriyordu: Aşk, dünyanın tüm çiçeklerinden daha parıltılı, daha hoş kokuluydu." Alexandre Dumas / Siyah Lale

Kutunun kapağını düşüncelerimi de hapseder gibi kapatırken bu kez bakışlarım üstündeki fiyonkun arasına iliştirilmiş Beyaz Laleye kaydı.

Kaşlarım düşünceli bir şekilde çatılırken bu çiçeği gördüğüm son ana kaydı tüm düşüncelerim.

Okulun son günü çalma grubumla birlikte sahne aldığımız o güne...

Odamda bulduğum Beyaz Lalelerden oluşan o koca bukete...

Durumun imkânsızlığına homurdanırken parmaklarım sanki benden bağımsız hareket edercesine çiçeğin kadifemsi yüzeyi üzerinde sanki incitmekten korkar gibi nazikçe geziniyordu.

"Görüşürüz Scarlett!" diyen seslerle irkilerek kendime geldim.

Kafamı kaldırdığımda gurubu dışarı çıkmak üzereyken gördüm ve kısa... Çok ama çok kısa bir an duraksadım. Müzikle aram iyiyken hep hissettiğim o ihtiyaç geri gelmişti sanki. Kendini ifade etme ihtiyacı gibiydi bu; söyleyemediklerini, ruhunun derinliklerinde gölgeler arasına gizlenmiş tüm düşünceleri, isyanı, duyguları notalarla ifade etme arzusuydu.

Karşı konuşmaz bir dürtü, ihtiyaç gibiydi. Aksi takdirde bir kaşıntı gibi beni rahatsız ederdi. Bunu hissetmeyeli ne kadar olmuştu?

İşte o birkaç saniyede kendimi nasıl hissettiğime odaklandım.

Güçlü, kararlı, özgüvenli, cesur ve biraz da küstah? Kesinlikle kolay lokma değildim...

Gözlerimi tekrar açtığımda yüzümde arsız bir sırıtış olduğundansa emindim. Elime kemanımı da alıp grubun peşine takıldım. Benim kelimelerle aram hiçbir zaman yeterince iyi olmamıştı ve ruhuma ne iyin iyi geleceğini biliyordum. Ruhumsa istediği o melodiyi...

Derek beni sahneye açılan koridorda yanlarında gördüğü an bir an için dengesini kaybeder gibi olsa da hızla toparlanıp uzun soluklu bir ıslık koyuverdi. "Peşime düşmenin an meselesi olduğunu biliyordum." demesi ise benden sadece ters bir bakış daha kazandırdı ona. "Fazla heveslenme sadece tek bir şarkı." dedim.

Kaşları hayretle havalandı. "Peki, hangisi?"

"Sadece bana ayak uydurun." derken kısacık bir an sırıtmadan edemedim ve "Umarım İspanyolcan iyidir." diye ekledim.

Ancak tam da ondan bekleneceği şekilde arsızca bana sırıtıp göz kırptı. "Elbette iyi, yattığım ilk kız ateşli bir Latin'di."

Gözlerimi devirirken içimden Derek'in şarkıyı 'Evet, bebeğim tam orası...' gibi kelimelerle mahvetmeyeceğini umuyordum.

Aslında bunu hiç yapmamıştım. Hele ki şarkıyı söyleme kısmı benim için tamamen bilinmez sulardı. Hep prova ettiğimiz şarkılar üzerinden giderdik ki birbirimize zorluk çıkartmayalım, ancak bugün belli ki hiçbir şey normal değildi.

Sahneye çıktığımda beni de grupla birlikte gören insanlardan her zamankinden daha büyük bir alkış koptu. Netice de bu çoğu içinde sıra dışı bir durumdu.

Grup teker teker yerini alırken ben de derin bir nefes alıp kemanımla mikrofonun başına geçtim. Yavaşça kafamı kaldırdım ve işte tam o anda gördüm onu. Aksini beklemezdim zaten, adam kişisel mıknatısım olup çıkmıştı iki gün içinde...

İntikam KırmızısıWhere stories live. Discover now