Bölüm 3 - 54 / SONSUZLUK

243 52 33
                                    

Gözlerimi kapatıp birkaç dakika boyunca kendimde önümdeki hukuki dokümana göz atacak cesaret bulmaya çalıştım. En sonunda derin bir nefes alarak okumaya başladım. İlk iki sayfa tamamen her ikimizin de evlilik öncesi mal varlıklarını belirten dökümünden ibaretti. Ve Vincent'ın neden bir evlilik sözleşmesi yapmak istediğinin kanıtı gibiydi. Yani benim de hatırı sayılır varlıklarım vardı tabi ama... 

Vay. Canına. Sadece. Vay. Canına. 

Edwin bana aylar önce Vincent'ın sahip olduklarından bahsederken mütevazı bile davranmıştı.

Sonra ilk sayfadan itibaren tüm sözleşmeyi en ince ayrıntısına kadar okudum. Ancak gittikçe tuhaflaşıyordu okuduğum maddeler.

Vincent'ın her sene elde ettiği gelirin yüzde ellisi düzenli olarak benim hesabıma yatırılacaktı. Onunla aynı evde yaşamayı, her sene yılda en az iki kez tatile çıkmayı ve kesinlikle kendi soyadımdan vazgeçip Douglas soyadını almayı kabul ediyordum. Kendi soyadım olan Russell'ı kesinlikle araya ekleyemez ve kullanmaya devam edemezdim. Kendi anne ve babasının ya da etrafında gözlemlediği evliliklerin ona getirileri olduğunu düşündüm ilk şartların. Soyadım ile ilgili isteğinin ise beni korumak için atılmış bir adım olduğunu varsaydım hızla...

Geriye kalan maddeleri bir kere daha ve bir kere daha okurken şaşkınlıktan açık kalan ağzımı bir süre daha kapatabilecek gibi görünmüyordum.

James ile bu yüzden tartışıyor olmalılardı. Tüm maddeler göz önüne alındığında James'in bu sözleşmeye neden bu kadar karşı çıktığını anlayabiliyordum.

Okumaya devam ettikçe gözlerim yanıyor, boğazımdaki koca yumru yüzünden bir süre doğru dürüst nefes alabileceğimi sanmıyordum.

Anlaşma tamamen Vincent'ın lehineydi. Amacı onun servetini korumak falan değildi; nesi var nesi yok bana verebileceğini göstermekti. Beni aldatması sebebiyle boşanmak istersem mal varlığının yarısından çok daha fazlasını veriyordu bana ve ayrıca böyle bir durumda ona kalan ne varsa elde edeceği gelirlerin yarısı hala her sene hesabıma yatmaya da devam edecekti. Ancak benzer bir durumda kendini korumakla ilgili tek bir madde bile eklenmemişti.

Benden boşanmak isteyecek olursa aynı şekilde tüm varlığının yarısı benimdi.

Ben ondan her hangi başka bir sebeple boşanmak istediğim takdirde ise yine mal varlığının yarısı benimdi ki bunu yine beni ikna etmek için yaptığından emindim.

Ölecek olursa mal varlığı yine benimdi.

Bana bir şey olduğu takdirde sahip olduğum her şey hayır kurumlarına bağışlanacaktı.

Ancak ikimizden biri geçici ya da kalıcı olarak sorumluluklarımızı yerine getiremeyecek durumdaysak ki bu madde detaylı olarak açıklanmıştı; mesela Vincent'a bir şey olsa ve komaya girse şirketteki her sorumluluğu ve imza yetkisi benimdi. Onun adına kararlar alma, para akışını yönlendirme ve gelirleri istediğim gibi kullanma hakkına sahiptim- Kimseye hesap vermek zorunda değildim. İstersem her şeyini satar hesabıma ekler ve kendime bir ülke kurardım.

Her koşulda birbirimizin yasal vasisiydik.

Bunun yanı sıra bu kadar detaylı olarak hazırlanmış sözleşmede çocuklarla ilgili hiç bir madde olmaması şaşırtmamıştı beni. Çünkü hayatında bir çocuğa yer olmadığını daha önceki konuşmalarımızdan biliyordum. Lanetli bir kandan geldiğini düşünüyor ve kendisinden asla iyi bir baba olmayacağına tüm kalbiyle inanıyordu. Onun gibi bir çocukluğa sahip olunca insanın kolay kolay aksine inanması elbette zordu. Ancak Vincent için çok daha önemlisi sanırım günün birinde bu konuda değişmeyeceğini, ya da fikrini yeniden gözden geçirmeyeceğini bilmemdi. Belki de tüm bunları biraz da bu yüzden vermek istiyordu bana. Bir eksiği daha parayla kapatmaya çalışıyor, bir şekilde ödüllendiriyordu kendince beni. Çünkü bildiğini düşündüğü tek yol buydu. Aslında büyük ikramiyenin sadece ama sadece oydu ve bunu göremeyecek kadar kör olması yüreğimi sızlatıyordu. Düşünmek için bir kaç saniye bile duraksamadım. Hayatımda o olduğu sürece eksikliğini hissedebileceğim tek bir şeyin bile olabileceğini sanmıyordum.  

İntikam KırmızısıWhere stories live. Discover now