Bölüm 3 - 40 / ÇÜNKÜ

216 46 14
                                    

Bir an sonra Vincent yatak odasından içeri girdiğinde, sanki dengesiz ruh halim evin içine sinmiş gibi düşünceli görünüyordu. Bakışları hızla beni bulurken ifadesi yerini endişeli bir kaş çatışına bıraktı.

Elindeki çantayı bir kenara atıp, "Sorun ne?" diye bana doğru hızla gelmeye başladı. Dışarıdan nasıl gözüktüğümle ilgili hiçbir fikrim yoktu ancak yüzünde gördüğüm endişe ve kafa karışıklığı çokta iyi olmadığımı kanıtlar gibiydi.

Anında yatıştırmak ister gibi bana uzandı ancak hızla geri çekilip kaçındım dokunuşundan.

Tam karşımda bir adım ötemde dururken gözleri araştırırcasına kısılmıştı. "Scarlett?" dedi soru sorar gibi tekrar, "Sorun ne?" Ses tonundaki endişeyi ve uzlaşmacı tavrındaki her bir detayı görmezden geldim.

"Sorun mu!" diye haykırdım yüzüne doğru. "Sen dışında mı?" Sanki karnına darbe almış gibi kasıldığını gördüm, yaşadığı şoku bile hissettim ancak umursamadım.

Gülmekle burnumu çekmek arası bir ses çıkarıp telefonumu göğsüne doğru fırlattım. "Al kendin bak!"

Yazılanları tek tek okurken gözleri satırlar arasında hızla gidip geliyordu, resimlerimize normalden birkaç saniye daha uzun bakarken çenesindeki seğirmeyi yakaladım

Bakışları tekrar bana döndüğünde gözleri tekinsizce gözlerime sabitlenmişti.

"Şimdi anladın mı sorunu?" diye sordum. "Sana, zamana ve sınırlara ihtiyacım olduğunu söylemiştim! Ancak oralı bile olmadın. Sürekli beni zorlayıp durdun ve şimdi bedelini yine ben ödüyorum."

"Kimin ne düşündüğü neden umurunda?"

Sesinde uyaran bir ton vardı. Fakat asıl onu uyarması gereken kişi bendim. Öfkeden küplere binmiştim. Yılgınlık, hayal kırıklığı, acı... Hissedebildiğim her şey öfkeye dönüştü. Orada öylece sakin bir şekilde durması cinlerimi tepeme çıkarmıştı. Sanki benim hayatım darmadağın olmuşken onunkinin altüst olmaması adil değildi. Onun da benim gibi canının yanmasını istedim.

"Benim umurumda!" diye haykırdım. "Yeni bir hayata başlamak, kendime sakin ve huzurlu bir dünya kurmak için çabaladım ben ama sen bunu mahvettin. Güvenli bölgemi ihlal ettin ve şimdi geride bırakmak için uğraştığım şeyin içine çekiliyorum." Hoşgörüsünün en uç sınırına kadar zorladığımı biliyordum. Ayrıca bunu hiçbir tarafıma da takmıyordum.

"Ben kendim olabilmek için çok uğraştım. Boktan bir adamın kızı olmamak için sadece kendim olabilmek için. Ne kadar berbat bir babaya sahip olduğunu sadece senin bilmenle, tüm dünyanın bilmesi arasındaki farkı nereden bileceksin sen!"

Yine, "Scarlett." diye uyardı beni.

Ancak oralı bile olmadan konuşmaya devam ettim. "İnsanların gözlerindeki yargıyı, peşin hükümlülüğü ve yadırgamayı nereden bileceksin. İnsanların sadece seni görmesi için çabalamanın ne demek olduğunu anlayamazsın sen!" Öfkem ses tonumdan taşıyor, hissettiğim hiddet her bir kelimemde daha da artıyordu sanki.

Çenesindeki o kas yine seğirdi ama sessizliğini bozmadı.

"Bana göre resmen ağzında gümüş kaşıkla doğmuşsun sen. Benimkiyle kıyaslandığında senin geçmişin, sahip oldukların için ödemen gereken küçük bir bedel gibi kalıyor!"

İçimdeki tüm öfkeyi kusmuştum sanki. O an o kadar yorgun hissettim ki kendimi, yılgınlık tüm bedenime yayılmış gibiydi. Ancak bu son sözlerimle onu cidden yaraladığımı görebiliyordum. Öfke ve hayalkırıklığıyla doldu gözleri. Merkezinde saf, katıksız bir acının bulunduğu bir öfkeyle...

İntikam KırmızısıWhere stories live. Discover now