Bölüm 3 - 26 / TUZAK

266 52 33
                                    

"İrlanda halkının Far Darrig'e karşı yüzyıllar boyunca keşfettiği tek etkili savunma, tuzağına düşmeden önce hızlıca şunu söylemektir: Na dean maggadh fum! Bu deyim şöyle tercüme edilir: Benimle alay etme! veya Benimle alay edemezsin!"

"İrlanda halkının Far Darrig'e karşı yüzyıllar boyunca keşfettiği tek etkili savunma, tuzağına düşmeden önce hızlıca şunu söylemektir: Na dean maggadh fum! Bu deyim şöyle tercüme edilir: Benimle alay etme! veya Benimle alay edemezsin!"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İtirafım sonra; ağzı şokla aralanmış, bakışlarına anında endişe yer etmişti. Gözleri gözlerim arasında gidip geliyordu dikkatle ancak sanki nefes bile almıyor gibi görünüyordu o anda.

"Daha on beş yaşındaydım." diye devam ettim konuşmaya. Hemen ardındansa yüzümü tiksinir gibi buruşturdum ve "Babam, hep pislik herifin tekiydi. Ancak bu bana yaptığı son boktan şey oldu." dedim.

Dikkatle her tepkisini izliyordum. Ancak her ne düşünüyorsa hiçbir şey okunmuyordu yüz ifadesinden.

"Aslında adını duymuşsundur. Michael Russell."

Bir an gözleri kısıldı ve kafasını beni onaylar gibi belli belirsiz salladı.

Derin bir iç geçirdim. "Annemi döverdi, takıntılı bir sosyopattı. Kendisi ve istekleri dışında hiçbir şeyin önemi yoktu. O ne isterse onu yapmak, o nasıl görünmemizi isterse öyle olmak zorundaydık." deyip duraksadım ve gözlerine bakıp, "Yoksa sonuçları olurdu. Ağır sonuçları." diye devam ettim konuşmama.

Histerik bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. "Kırmızı takıntısı vardı mesela. Evin dekorasyonundan annemin kıyafetlerine kadar her şeyin kırmızı olmasını isterdi. Annemi her aldatışından sonra ona getirdiği güllerin rengiydi. Yıldönümleri ve özel günlerde aldığı gerdanlıkların, küpelerin, bileklerin göz kamaştırıcı taşlarının rengiydi. Aynı zamanda annemin hemen hemen her akşam yüzüne ve vücuduna yenilerini eklediği yaraların rengiydi "

Gözlerim yanıyor, boğazımdaki devasa yumrudan düzenli nefesler alarak kurtulmaya çalışıyordum. Babam söz konusu olduğunda acım yine utanca dönüşmüştü. Bu aslında normalde başkalarının görmesine izin vermemeyi tercih ettiğim bir şeydi.

"O renkten nefret ederim." dediğimde ses tonumdan taşan nefret beni bile irkiltmişti.

Bir an endişeyle etrafta kırmızı şapkası ve peleriniyle Niall'a bakındı sanki.

İster istemez rahatlatmıştı o an tavrı beni. Az da olsa iyi gelmişti işte. Konuşmama daha güvenli devam edebilmemin ve sesimin titrememesinin sebebi sanırım buydu.

"Ancak o gün..." dedim bakışlarım dalgınlaşırken. "O gün eve geldiğinde bunun her zamankinden farklı olacağını biliyordum. Sert adımlarla yatak odasına gidişini dinledim korkuyla yorganımın altına gizlenip, sonra yatak odasının kapısı açıldı ve birkaç saniye geçmemişti ki annemin çığlıkları başladı." dedim. "Normalde beni korkutmamak için sessiz olurdu annem. Uykumu bölmek istemezdi belki. Ancak ne olursa olsun ben her şeyi duyardım. Babamın uyuyakalmasını, annemin bana kadar gelen içli ağlayışlarının kesilmesini beklerdim hep."

İntikam KırmızısıWhere stories live. Discover now