Bölüm 2 - 02 / CARY

445 57 10
                                    

Küçük bir kıvılcımdan koskoca bir alev doğar! 

Odama gittiğimde Cary yeni duştan çıkmış, yatağının üstüne uzanıp dizüstü bilgisayarından Garth Marenghi's Darkplace'i bilmem kaçıncı kez izliyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Odama gittiğimde Cary yeni duştan çıkmış, yatağının üstüne uzanıp dizüstü bilgisayarından Garth Marenghi's Darkplace'i bilmem kaçıncı kez izliyordu. Bir hemşirelik bölümü öğrencisi için bu durumu komik bulduğumu söyleyebilirdim. Çünkü konusu, cehennem kapılarının üzerinde bulunan Romford'daki bir hastanede geçiyordu. Korkunç diyaloglar ve komik şiddet içeren, iki binlerin başında çekilmesine rağmen seksenlerden daha seksen gibi görünmekte başarılı bir diziydi.

Tam o sırada Edwin'den gelen mesajla titreşti telefonum. Daha mesajını görmeden bile partinin nerede olacağını biliyordum elbette. Edwin benim için özel bir şeyler ayarlayacaktı. Madem kırk yılda bir gecelere akıyordum bari buna değer olsundu değil mi? Vestal'daki evler ülkenin pek çok eyaletine göre nispeten daha ucuzdu. Bir evde kalınacaksa, öğrenciler genelde West Side denen bölgede otururlardı. Okula otobüsle on dakikalık bir mesafe de olsun istenirse Floral Avenue civarı uygun olabilirdi. Ancak Edwin ve partici arkadaşları gibi, ben gece hayatı severim diyen herkes Downtown'ı tercih ederdi. O yüzden daha gece dışarı çıkmayı kabul ettiğimden beri aslında içten içe bilsem de kabul etmek istemediğim gerçeği, mesajı okur okumaz sindirmekten başka çarem kalmamıştı. Bu da giderken otobüs kullanmak, dönerken ise bir taksi bulmam gerektiği anlamına geliyordu. Üstelik bol bol üşüyeceğimden bahsetmiyordum bile...

Montumu çıkartıp duraksamadan gidip Cary'nin yanına uzandım. Yediği cips kâsesini keyfime bakmamı söyler gibi bana doğru uzatırken, "Biliyor musun? Dean Learner gelmiş geçmiş en saçma sapan derecede komik ve rahatsız edici dizi karakteri olabilir." dedi.

Dürüst olmak gerekirse adamın kim olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Dizi ile ilgili tek emin olduğum şey seksenlerde geçiyor gibi çekilmiş olmasından ibaretti. Çünkü her denk geldiğimde aynı o an olduğu gibi yaptığım şeyi yapıyordum. Yani izlermiş gibi görünüyor ve kafamdan belki bir yapılacaklar listesi, belki bir bestenin kendimce uyarladığım versiyonu, hatta banyonda kaç tane tuvalet kâğıdımız kalmış olabileceği ile ilgili düşüncelere dalıyordum.

O yüzden hiç riske girmeyip ona hak verir gibi, "Hımmm." demekle yetindim.

Bir an sonra bana dönen yüzü sanki müthiş bir fikri varmış gibi bir aydınlanmayla doluydu. "Akşama bir film partisi yapmaya ne dersin?"

Kaşlarım bu düşünceyle çatılmıştı. "İyi de bugün Cuma?"

"Yani?" derken sanki ne dediğimi anlamamış gibi davranmaya ne kadar daha devam edebileceğini görmek için sessizce bekledim. En sonunda gözlerini devirip sonunda, "Bugün hiç dışarı çıkasım yok." dedi.

İntikam KırmızısıWhere stories live. Discover now