Bölüm 2 - 01 / YENİDEN

483 60 21
                                    

K-Pop olayını çok yanlış anlamış olabilen ben... 😉

O, çocukluğumda kaybettiklerimin temsilcisi. Sevgi. Dostluk. O, bunları bana geri verdi."

Kendimi sadece Juilliard ile sınırlandırmamış olmam iyi bir şeydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendimi sadece Juilliard ile sınırlandırmamış olmam iyi bir şeydi.

Çünkü Edwin Binghamton Üniversitesi'nde işletme okumaya başlarken, benim de peşine takılıp gitmemem mümkün değildi.

Juilliard'ın aksine üniversitenin müzik bölümüne burslu olarak kabul edilmiştim. Ana sanat dalım ise elbette kemandı. Harpur Sanat ve Bilim Koleji, Binghamton okullarının en eskisi ve en büyüğüydü.

Vestal'daki ana kampüs, Susquehanna Nehri üzerindeki ağaçlık bir yamaçta geniş bir alana neredeyse bin dönümlük bir araziye yayılmıştı. New York'un Güneyinde, Appalachian Dağları'nın bir uzantısı olan Allegheny Platosu'nda yer alıyordu. Kampüs ise bir beyin şeklindeydi. Ana yol, serebrum ve serebellumu oluşturmak için kapalı bir döngü yaratır ve ana giriş yolu, medullayı temsil eden bir trafik çemberine giden omuriliği oluştururdu. Bunun yanı sıra, orman ve sulak alanları içeren ve kampüse bitişik Harpur Gölet'i ve bu göleti içeren yaklaşık iki yüz dönüme sahip ve kampüsün doğu kısmı boyunca uzanan bir Doğa Koruma Alanı'na sahipti.

Kampüsün bir kısmı boyunca devam eden bu alan harika bir yürüyüş parkuru olup, karşınıza her an geyikler, avlanan şahinler ve daha birçok canlı çıkabilirdi. Burada her sabah koşu yapmayı alışkanlık haline getirmiştik. Yani aslında Edwin'i bunun için zorlamam gerekiyordu ama neyse ki beni genelde kırmıyordu. Yani haftanın bir ya da iki günü falan? Yerel efsaneye göre civarda sevgilisi Anabell'i arayan katil bir ruh vardı ve ormanlık alanı kendine mesken edinmişti. Genç kızları sevgilisi Anabell olmadığını anladığında öldürüyordu. İşte Edwin'in akşamdan kalma olup da koşuya çıkmak istemedi zamanlar öne sürdüğü bahanesi de buydu?

Ancak sanırım neredeyse son üç buçuk yıldır buralarda koştuğum için sevgilisi olmadığımı çoktan anlamış olmalı ki benden uzak duruyordu. Aramızdaki anlaşma buydu. O bana bulaşmıyor, ben de onu görmezden geliyordum.

Kısacası burada yaşamaya çoktan alışmıştım. Efsanelerine bile...

Okul, sarı tonlarındaki fakülte ve binalarıyla yeşil bir vahanın ortasında kalmış ve üstünüzde bambaşka bir dünyaya girmişsiniz gibi bir etki yaratırdı. Tabi sıcaklığın neredeyse eksi on altıyı bulduğu Ekim ve Mart ayları hariç. Öğrenciler buna Binghamton'un karanlık yüzü derlerdi.

O birkaç ay boyunca çoğu insanın pılını pırtısını toplayıp, evine dönme konusundaki hevesini gözlerinden bile anlayabilirdiniz. Ancak ben değil. Ben o soğuğu bile seviyordum. Çünkü çocukluğumun hatıralarıyla dolu yerlerden ilk kez bu kadar uzak olmak kendimi yeniden keşfetmemi sağlıyordu.

İntikam KırmızısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin