Bölüm 3 - 38 / MIRIAM

250 50 16
                                    

Vincent dans etmek için ellerini belime koyduğu sırada, bu kez Cameron ile olan dansımızda hissetmek istemediğim o teması ve yakınlığı arzulayarak kollarımı boynuna dolamıştım. Ya da bu kadar yakınımdayken, ondan uzak olma düşüncesi katlanılmazdı. 

Bir an sonra eli belimden yukarı doğru çıkıp yanağımı avcu arasına aldı. O anlarda gözleri benimkiler arasında özlemle gidip geliyordu. "Çok güzel olmuşsun, sana bakmaya doyamıyorum."

Kulağımda damarlarımda akan kanın derinden gelen uğultusu yankılanıyordu. Ve buna sebep olan şey o an patlayacak gibi atan kalbimden başkası değildi. Etrafına ördüğüm tüm duvarlar parçalara ayrılıyordu. Gerilip, vızıldıyorlar, kasılıp gevşerken kopacakları ve paramparça olacakları anı sabırsızlıkla bekliyorlardı. Nihayet içimdeki baraj yıkılıp da kalbim onu sarıp sarmalayan duygu seli altında kaldığında; hiçbir zaman tenimin, nefesimin, her bir kalp atışımın ve damarlarımda akan kanın böylesine farkında olmadığımı hissettim. Bu bir gerçeği idrak edip, kabullenmek gibiydi. Vincent'a çoktan abayı yakmıştım. Ona inkârlarıma ve diretmelerime rağmen âşıktım. Geri dönemeyeceğimi bildiğim bir yola girmiş ve kırılmaz zincirlerle bağlanmıştım.

Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki kalp krizinin böyle bir şey olup olmadığını merak ettim.

Her defasında içimi dışımı görebiliyor gibi hissettirdiğinden kafamı göğsüne yaslayarak delici bakışlarından kaçtım. Bir süre sadece ona öylece sarılabiliyor olmanın ve bedenime yaslanmış güçlü vücudunun tadını çıkardım. Ayrıca ağzımdan kaçabilecek her türlü itiraftan da koruyordum böylece kendimi.

Bir an sonra boğuk sesimle, "Sence dans ediyor olmamız iyi bir fikir mi?" diye sordum. Ya bunu yapacak, yani konuyu değiştirecek ya da aşkımı haykıracaktım... İlk seçenek o an daha güvenliydi.

"Kimin umurunda?" derken daha çok kendi kendine homurdanıyor gibiydi.

Haklıydı, o an umurumda bile değildi. Ancak, "Basın bir süre meşgul olacak." diyerek çenesini hafifçe kaldırıp, salonun girişini işaret etti. Cidden hepsi giriş kapısında toplanmış ve tüm ilgilerini bir süre Edwin ve yanındakilere yöneltmiş gibi görünüyorlardı. Vincent asla işini şansa bırakmıyordu. Benim için bile...

"İnanılmaz güzel göründüğünü söylemiş miydim?" diye sordu.

Daha az önce söylediği düşünülünce gülümsemekten kendimi alamadım ve başımı kaldırıp gözlerimi onunkilere diktim. "Ne kadar güzel olduğumu hep söylüyorsun. Ancak fark ettim ki bana ne kadar yakışıklı olduğunu söyleme fırsatını hiç vermiyorsun."

Gözlerini kısıp, kuşku dolu bir bakış attı bana. "Seni etkileyenin zekâm olduğunu sanıyordum." Şakacı tavrına bakılırsa Cameron sorununu çoktan unutmuştu. Ya da adamı cidden umursamıyordu ki tüm paramı ikinciye yatırırdım.

İçten bir kahkaha atıp, "Orası öyle ama bu yakışıklı olmadığını anlamına gelmiyor tabii." diyerek karşılık verdim.

O sırada eli enseme çıkıp saçlarımın arasına daldı ve alnıma minik bir öpücük kondururken, "Buna katlanmak giderek zorlaşıyor Scarlett." dedi. Ses tonu kibar bile olsa altında yatan o uyarı ve hasret oldukça netti.

Kafamı kaldırıp ona baktım. Sert yüz hatları yumuşamış, özlem ve arzuyla doluydu bakışları. Sanki kendini diğerlerinden uzak tuttuğu o sınırları genişletmiş, beni de almıştı içine. Ve kimse o bariyerleri aşıp dokunmaya cesaret edemezdi bana. Hiç olmadığım kadar güvendeydim o anlarda.

İntikam KırmızısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin