Bölüm 2 - 24 / DENEYİM

280 50 39
                                    

Kırılgan yaşamlarımızın her anında başımıza gelebilecek beklenmedik olayları düşünecek olursak, her yeni gün bir mucizedir...

Kırılgan yaşamlarımızın her anında başımıza gelebilecek beklenmedik olayları düşünecek olursak, her yeni gün bir mucizedir

Hoppsan! Denna bild följer inte våra riktliner för innehåll. Försök att ta bort den eller ladda upp en annan bild för att fortsätta.

New York'a dönmek ilk kez kendimi yuvama dönüyormuşum gibi hissettirmemişti bana. O ev hissini sağlayan şehrin kendisi değil, Coral ve Peter olmuştu bu zamana kadar. Yoksa her yerinde beni kederlendiren, ya da en iyi ihtimalle sonu kötü biten hatıralarla dolu bir şehri özlemek benim için bile pek akıl karı değildi.

En iyi ve eski hatıralarım büyükannemle ilgili olanlardı. Ancak o günleri düşünmek hep geçmişin o derin bataklığına sürüklüyordu beni. Anneme, ölümüne, babama dair hatıralara kayıyordum. Bir süre için bana o günleri unutturan tek şey Edwin ve ailesi olmuş, New York demek Corrent ailesi demek anlamına gelmeye başlamıştı. Ancak dediğim gibi bu kez her şey aynı bile olsa değişen bir şey vardı ve o da bendim. Belki de yuvam olarak gördüğüm birini, birilerini daha kaybettiğim içindi emin değildim, ancak bu şehir artık nefes aldırmıyordu bana...

Üstelik ilk ay yaptığım bütün iş başvurularım ışık hızıyla birkaç gün içinde reddedilmişti ve resmen şoka girmiştim. Hemen bir iş bulmak elbette kolay olmayacaktı ancak her başvurumun birden otomatik cevaba alınmış gibi benzer bir şekilde hemen ertesi gün olumsuzlukla sonuçlanmasını da beklemiyordum. 

Dürüst olmak gerekirse kemanımla aram hiç olmadığı kadar kötüyken bu durum o an kendime itiraf etmekte her ne kadar zorlanırsam zorlanayım bir yandan beni rahatlatıyordu da. Ancak neticede bir senfoni orkestrasına kapağı atmaya çalışmamıştım ya?...  Yapabileceğimi düşündüğüm tek şey yardımcı eğitmenlik için birkaç okula ve boyumu aşmayacak birkaç özel sanat kurumuyla, topluluğa başvurmaktı o kadar.

Aklımınsa sanırım sürekli Seth'e ve işlerin onun için ne şekilde gittiğine kaydığındansa sanırım bahsetmeme bile gerek yoktu. Kendimi toparlamaya ve kalbin kırıldığında yapmaya başladığın tüm o saçma sapan şeyleri yapmaya başladım. Abur cuburlara sığınmış, bol bol romantik komedi ve türevleri izlemiş ve Edwin'in ısrarları üzerine bir çöpçatan servisine kaydolmuştum. Ve elbette çıktığım erkekler tam bir faciaydı. Tek istedikleri biraz içip sevişmekti. Bende bu yüzden telefonumu daha işlevsel bir şey için kullanmaya başlamıştım. O da sahte bir hesap açıp sürekli Seth'i sosyal medya hesaplarından gözetlemekten ibaretti. Hesapları gizliydi ancak en azından profil resimlerinde hala aynı fotoğraflar vardı. Bu da en azından hayatına devam edemeyenin belki de sadece ben olmadığımı gösteriyordu. Ya da ben kendimi böyle avutuyordum?

Belki de sorun bendeydi. Biraz daha hayatı oluruna bırakmak ve o akıp giderken uyum sağlamaya daha çok çaba sarf etmem gerekiyordu. Hatta belki de biraz Edwin'i örnek almam lazımdı. Onun gibi yaşayabilirdim ben de... Tabi nasıl yaptığını anlayabilirsem? 

İntikam KırmızısıDär berättelser lever. Upptäck nu