Bölüm 3 - 37 / CAMERON

232 53 14
                                    

İçeri girer girmez kalabalıktan anında başım döndü.

Ellerinde tepsilerle şampanya ikramı yapan garsonlar, rengârenk ışıltılı kıyafetlerle kadınlar, üstlerindeki smokinlerle bir penguen sürüsü içinde kalmışım gibi hissettiren para babası adamlar ve elbette bir havai fişek gösterisi izliyormuşum gibi sürekli patlayıp duran flaşlar her yerdeydi.

Derin, gerginlik dolu bir iç geçirirken Silva'nın elini çıplak sırtımda hissettim. Bana anlayışla bakıp, "Gel, senin için tanıdık birilerini bulalım." dedi. Minnettarlıkla kafamı salladım tabi hemen. Böylece koca bedenini kendime siper edebilirdim.

Silva kalabalığı yarar gibi ilerlerken hemen arkasındaydım. Ve ne zaman bir kamera görsem kafamı eğerek kendimce saklanma girişimlerinde bulunuyor ve tepkimin dikkat çekmemesini umuyordum.

Gerçi kendi halinde takılan biri neden ilgilerini çeksindi ama risk, riskti işte. Önemli olan radarlarına girecek bir adım atmamaktı sadece. Başka türlü kimse benimle ilgilenmeyecekti emindim aslında. Bu düşünceyle biraz daha rahatladım. En azından yürüyüşümü düzelttim ve kafamı Silva'nın sırtından kaldırıp etrafıma bakınabildim.

Ve elbette herkes gibi ben de o an en dikkat çekici şeye odaklandım. Adımlarım yavaşlar ve Silva bensiz yoluna devam ederken karşımdaki manzaranın güzelliği ve can yakıcılığıyla artık tamamen durmuş ve gözümü dikip Vincent'a bakmaya başlamıştım bile. Şık smokini; içindeki güçlü ve heybetli bedeni kusursuzca sergiliyordu. Bembeyaz gömleğinin hafifçe açık yakasından bronz teni az da olsa görünüyordu. Diğerlerinin aksine bir papyon takmakla uğraşmamıştı bile. Havalı, dikkat çekici ve ulaşılmaz duruyordu. 

O an onu dikkatle incelediğim için benim yanımda olduğu halinden ne kadar farklı göründüğünü düşündüm. Dışarıya sergilediği vitrindi bu. Kendi olmaktan sıyrılmış ve toplum önündeki imajına bürünmüştü. Zifiri karanlık gözleri buz gibi bakıyordu etrafına, dudakları düz bir çizgi halini almıştı ve kendine güvenli asil bir duruşu vardı. Aristokrat kanın getirisiydi belki de bu. Gücü etrafını sarmalamış, sadece o öyle olmasını istediği için herkesle arasına bir duvar örmüştü sanki. Ben hariç herkesin gördüğü şeydi bu aslında. Bütün bakışları üstünde topluyordu. Bütün bu ilgi, yerinde olsam bende gerginliğe neden olacak olsa da, o sanki hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi son derece soğukkanlıydı. Etrafı sarılmıştı ve insanlar sanki dikkatini çekmek için yarış halindeler gibi görünüyorlardı.

Özel olduğuma dair tüm düşüncelerim, hemen arkasında beliren sarışın kadını gördüğüm an dağıldı. Vincent'a sarılıp, yanağına dudaklarına tehlikeli derecede yakın bir şekilde bir öpücük kondurmasını ve sahiplenici bir tavırla koluna girmesini izledim. 

Mariam Mcallistar...

Vincent'ın dört yıl önce ayrıldığı eski nişanlısıydı bu kadın. Onu nerede görsem tanırdım artık. Buz mavisi gözler, kavisli güzel kaşlar ve mükemmel bebek gibi bir gülümseme. Normalde beline kadar geldiğini bildiğim saçları ensesinde şık bir topuz yapılmıştı. Tek omuzlu, kusursuz fiziğini rahatlıkla sergileyebileceği balık kesim beyaz bir elbise giyiyordu. Göğüsleri her an dekoltesinden fırlayacak gibi görünüyordu. Onları nasıl sığdırmıştı ki oraya?

Ne olursa olsun çarpıcı bir kadın olduğunu istemeyerek de olsa kabul etmem gerekiyordu. Hayran olduğum türden, göz alıcı bir güven ve asalet vardı duruşunda.

Karşılarındaki adamın anlattığı şeye gülümseyerek tepki verdiler ve anında acıyla burkuldu içim. Ne olursa olsun kusursuz bir uyum içinde oldukları ortadaydı.

İntikam KırmızısıWhere stories live. Discover now