Bölüm 2; sadece insanlar ağlıyor

700 92 148
                                    

Tüm gençler silahlarına davranmıştı. Gözlerini kırpmadan az önce geçtikleri dönemece ve yüksek tepenin ardına doğru kıvrılan yola bakıyorlardı. Ugo, elini Kisam'a doğru uzattı ve "Bu da neydi?" diye sordu.

Kisam çok ciddi bir ses tonuyla "İçeri gir." dedi.

Ugo ağlamaklı olmuştu.

"Kisam, korkuyorum."

"Ugo içeri gir!!!"

Bir çığlık tam tepelerinde kopunca Kisam kafasını korkuyla yukarı kaldırdı. Mızrağını son anda kaldırıp üzerine gelen böceğin kılıç gibi keskin kollarını engellemeyi başarmıştı ama ağzından bir elin parmakları gibi açılıp kapanan sivri dişleri suratına öyle yakındı ki yeşilimsi salyası yüzüne sıçrıyordu. Araba böceğin darbesi ile resmen havaya sıçramış, birkaç tahta kırılıp yere dökülmüş, çatırtı sesleri gelmişti. Kisam, hemen ensesi ardından çocuk çığlıkları varken ikinci kez düşünmedi. Attığı savaş narası ile mızrağını kavramış böceği devrildi devrilecek arabadan aşağı kendi ile birlikte savurmuş, yerde iki tur yuvarlandıktan hemen sonra doğrulup mızrağını son kuvveti ile böceğe savurmuştu. Bu sayede kendinden daha önce toparlanan düşmanının üzerine atlama çalışmasını engelleyebilmişti. Ancak buna hazırlıklı gibi duran yaratık, hızlı tepki verip kanatlanmış, hemen Kisam'ın arkasına geçip kollarını kaldırmıştı ki göğsü içinden fırlayan kılıç ile lacivert kanı her yere saçılmıştı. Hemen ardında beliren kız ile göz göze geldiler.

"Raba!"

O da arabadan Kisam ile birlikte atlamıştı. Atlamamış olsa Kisam şu an yüksek ihtimalle ölmüş olacaktı. "Dikkatli ol daha fazlası var!!" diye bağırdı.

Arabayla geldikleri yönden ardı ardına kopan çığlıklara doğru dönüp pozisyonlarını aldılar. Onları karşılayan manzara iç açıcı değildi. Altı böcek daha onlara doğru uçuyordu ve çocuklarla böcekler arasındaki tek şey onlardı. Burada bir duvar görevi görmeleri gerekiyordu ama adi yaratıkların gözlerini çocuklara diktiği belliydi. Kanatlar, kanatları için yapabilecekleri bir şey olmadığı için yüksek ihtimalle hepsi üzerlerinden uçup gidecekti.

Kisam, mızrağını sertçe yere vurduktan sonra elini beline bağlı torbaya atıp siyah bir balon çıkardı. Balonun elinde dalgalanışı içinde sıvı bir şeyin olduğunu gösteriyordu. Raba ile göz göze geldiler, böcekler bir hayli yaklaşmıştı. Elini sertçe göğsüne, zırhına geçirdi. Balon patlamış, üzeri kanla kaplanmıştı. Bir anda böceklerin kırmızı gözleri sarıya çalmış, hepsi hızlı uçuşlarına son verip sarhoş olmuş gibi yavaşça süzülerek yanlarına inmişti.

"O şey dikkatlerini dağıtmak için kullanılmıyor muydu?" diye sordu Raba. Kisam mızrağını yerden çekmiş dans eder gibi çeviriyor, gözleri alev alev parlıyordu. Kan kokusuna dayanamayan bu böceklerin tek odak noktası olmak istiyordu.

"Çocukları koruyacağım!!" diye bağırdı.

Kız gülümsedi, içini bir sıcaklık kaplamıştı. Kılıcını sıktı ve pozisyonunu düzeltti. Sırt sırta verdiler. Zırhları çarpışmış, küçük tatlı bir çınlama meydana gelmişti. Arabanın teker sesleri gittikçe uzaklaşıyor, böceklerin etraflarında aptal aptal daireler çizerek uçmalarının oluşturduğu vızıltı her yeri kaplıyordu. Böceklerin yetişkin olmadıkları belliydi çünkü anca onların boylarındaydılar. Bu nedenle de mavi ve yeşilin yer yer iç içe girdiği, turkuaz parlayan kabukları henüz sertleşmelerini tamamlamamıştı. Kafalarını neredeyse kaplayan dört gözleri vardı ve hepsi de Kisam'a kilitlenmişti. Peygamber devesini andıran kılıç gibi kollarını ona geçirmek için sabırsızlanıyorlardı. Bu yaşlarda kovandan bağımsız takılan genç böcekler olduğu doğruydu ama Kisam grup halinde dolaştıklarını ne görmüş ne de duymuştu. Belki de hepsi geçen ay temizlenen ve onlarında çocukları götürdüğü güvenli bölgeye, daha doğrusu oradaki yaratık leşlerinden gelen kan kokusuna doğru aynı anda yönelmişlerdi.

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Where stories live. Discover now