Bölüm 40; korkma, ben yanındayım

411 84 48
                                    


Kral uyduruyor gibi görünmüyordu. Kimse bu ihtimali düşünmüyordu zaten. Ama böyle bir şeyi Kuzey Kralı bile söylese akılları almıyor, söylediği şeyi tahayyül edemiyorlardı. Tüm kıtayı cadılardan sadece ve sadece üç kişinin temizlemiş olması gerçeği onlara ağır geliyor, toplantı salonu bu ağırlık altında ezilen insanların sessizliğine boğuluyordu.

Jakaranda hala reddetmeye çabalıyor ağzında bir şeyler geveliyordu.

"Ama... Ama hiçbir kaynak veya hiç kimse..."

"Çünkü kimseye bahsetmedim." dedi Kuzey Kralı.

"Niye?!"

"Çünkü yapabileceğiniz bir şey yoktu!" diye bağırdı kral. "Bu sadece onların başaracağı bir şeydi ve başardılar da!"

Derin bir nefes çekip sakinleşti.

"Normal şartlarda bir insanın bir cadıyı yenmesi imkansızdır. Bunu en iyi ben biliyorum. Şimdiki gibi tüm günümü bir tahtta oturarak geçirmediğim günlerim de vardı evladım. Büyük Savaş'tan da birçok başka şeyden de önce köyümden ayrıldım ve bir gezgin oldum. Kıtada ayağımın tabanı değmemiş tek bir toprak parçası yoktur. Tüm ömrümü cadılardan kurtulmanın bir yolunu bulmaya adamıştım ama bulamadım. Fazla güçlülerdi. Aranızda bir cadının gerçekte ne olduğunu bilen var mı? Hiç zannetmiyorum. Onlar ölümsüzdür. Yani yaşlanmazlar. Diğer ırklar gibi değiller. Onların ömürleri hiç tükenmez. Burada onlarla hiç savaşmış olan var mı? Benim getirdiğim sözcüler dışında yok. Tüm hepimiz tüm birliklerimiz ve imkanlarımızla toplansak bile yüz tanesinin üstesinden gelemeyiz. Her neyse konumuz bu değil. Tüm kıtayı dolaştım ama onlarla savaşacak, savaşıp zafer elde edecek bir yol bulamadım. Sonra bir gün, artık umudumun kalmadığı bir gün, dolaşmaktan vazgeçtiğim bir gün gözlerimin önünde bir cadı öldürüldü. Köyümdeki bir çocuk bir cadı öldürdü, hem de parmak şaklatırcasına. Şok olmuştum. O çocuk ve kardeşlerinin sebebini bilmediğim bir şekilde özel güçleri vardı. O çocuklar sebebini bilmediğim bir şekilde cadılardan daha güçlülerdi. Onlara Cadı Avcıları dedik ve onları cadılarla savaşmaya teşvik ettik. Bana söz verdiler. Bana tek bir cadı dahi kalmayana kadar savaşacaklarına dair, bir daha bu topraklara onları sokmayacaklarına dair söz verdiler. Ama..."

Derin bir nefes alıp alnını ovuşturdu.

"Ama sözlerini tutamadılar."

"Bu da ne demek oluyor?" diye sordu Jakaranda.

"Çok acı ki bir cadı tehlikesiyle daha karşı karşıyayız. Cadı Avcıları'ndan geriye çok bir şey kalmamış."

Batı Krallığı'ndan bir sözcü "Bunu nereden biliyorsunuz? Onlarla tekrar mı görüştünüz?" diye sordu.

"Hayır." dedi kral. "Onları bir daha görmedim."

"Ama." diye devam etti. Sesi biraz çatallaşmıştı. Kuzey Krallığı cenahı bu çatallaşmanın nedenini biliyordu. Hikayenin kendilerine en sıkıntı çıkartacak kısımları şimdi başlıyordu.

"Ama bundan yirmi yıl önce bir cadı Kuzey Krallığına saldırdı."

Salon darbe üzerine darbe yiyordu.

"Siz sormadan söyleyeyim bundan da haberiniz olmadı çünkü size söylemedim. Olayı ört bas ettim. İnsanları susturdum. Bu olayı hepinizden, tüm insanlıktan sakladım."

"Çünkü yapabileceğimiz bir şey yoktu öyle mi?!" diye bağırdı Jakaranda. "Bu resmen sorumsuzluk Kuzey Kralı!!"

Kral elini kaldırıp tatlı bir tebessümle birlikte "Hikayemi bitirmeme izin verir misiniz genç prens? Kızacağınız birçok şey daha anlatacağım. Her seferinde böyle bölmeniz hoş olmayabilir." dedi. Altındaki sözcülerin hepsinin çeneleri titreyerek kendisine baktığını biliyor, arkasındaki temsilcilerin burunlarını çekişlerini duyabiliyordu. Bu kendi kararıydı. Burada dik durmaması ve gülümsememesi için hiçbir sebep yoktu.

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Where stories live. Discover now