Bölüm 72; eksik bir şey yazmadım değil mi?

296 62 79
                                    




Ainhina'nın ölülerini, daha doğrusu ölülerinden geri kalanları gömmesi günbatımını bulmuştu. Yıkılmış binaları da ejderhaları da öylece bırakıp kasaba meydanında toplandılar. Behbud, çadırının önüne koyulmuş bir tahtta oturuyordu. Almas ise bilekleri sıkıca bağlanmış şekilde Behbud'un solundaydı. Diz çöktürülmüş şekilde tutuluyordu ve başında iki tane Ainhina'lı vardı. Bu iki kişiden birisi Balkan'dı. Tüm kasaba meydana dizilmiş, liderlerinin söyleyeceği şeyi bekliyordu. Evan ve diğerleri de oradaydı. "Almas Rubai!" diye bağırdı Behbud. Almas'ın titremesini kendine en uzak olan kişi bile görebiliyordu.

"Okçuluk yaparken görüldün! Açıkça aksini belirtmesine rağmen Ainhina kanuna karşı geldin!! Söylemek istediğin bir şey var mı?!"

Dudaklarını ısırıyordu Almas, ağlamamak için savaş veriyordu. Bir şey söylemedi. Başını iki yana salladı ve kafasını eğdi. Behbud ona bir bakış attı ve "Yarın, şafakla birlikte idam edileceksin!!" dedi. Dirseğini Evan'a vurdu Amasia. "Bir şeyler yapmayacak mısın?" diye fısıldadı. "O kızı sadece okçuluk yaptığı için öldürecekler Evan!"

Bunu muayenehane önünde dakikalarca tartışmışlardı. Şiddetle olaya müdahale etmeyi ve Almas'ı kurtarmayı öneriyordu Amasia ama bazı görmezden gelinemeyecek gerçekler vardı. Jakaranda boğazını yırtarak onlara bağırıyor ve bunu yapmaya hakları olmadığını söylüyordu. Hele de Behbud'un kendileri ile alakalı vereceği karar bile henüz belli değilken, onların içişlerine dahil olmaya kalkmak, hiç kredilerinin olmadığı bu topraklarda söz sahibiymiş gibi ileri atılmak onlar için iyi olmazdı. Amasia, Jakaranda'nın üzerine yürüyor, birisini nasıl böyle ölüme terk edebildiğini soruyordu. Elini alnına sertçe vuran Jakaranda "Kuzey Krallığında değilsiniz anlayın şunu!! Burası kendi kuralları olan bağımsız bir toprak!! Ölmek mi istiyorsunuz yoksa savaş çıkartmak mı?!" demişti. Normalde ortalığı birbirine katacak ve onu destekleyecek olacak Yume'ye baktı Amasia, ama Yume sesini çıkartmıyordu. Başka bir krallıkta marifet sayılan şeyin kendi krallığında sürgününe sebep olduğunu biliyordu çünkü. Acı tecrübeleri vardı bu konuda. Elini arkadaşının omzuna koymuş ve başını sallamıştı. Amasia kabul edemiyordu.

Hiçbir şey yapmama kararı almış olmalarını en az onun kadar kaldıramayan birisi daha vardı; Daniel. Beyaz Diyar'la birbirlerine bağlı olan dört krallıkta bile ikili ilişkiler çok hassastı. Bunu çok iyi biliyordu. Jakaranda'nın her kelimesinde sonuna kadar haklı olduğunu biliyordu ama içten içe bunalıyordu. Adını koyamadığı bir daralma ciğerlerini sıkıştırıyor, adeta canına kast ediyordu. Avuç içi kaşınıyor, nedense kılıcını çekip tüm kasabayı katledesi geliyordu.

Amasia kendisine cevap vermeyen Evan'ı çekiştirmeye devam ediyordu. "Evan! Bana cevap ver!  Bir şekilde ikna edemez misin? Beyaz Diyar'da yaptığın gibi, ya da Vontrade'de! Herkesin kalbini yumuşatamaz mısın?!" diye fısıldadı. Evan, sevgilisinin yakarışlarını yine karşılıksız bırakmıştı. Çünkü kimsenin haberdar olmadığı bir şeyi hissediyordu. Başını çevirdiğinde yaşlı kadınlar, çocuklar, genç okçular görmüyordu o. Sanki tüm kasabanın kalbinden taşan öfke hissi tepesinde birikiyor ve omuzları bu ağırlık altında eziliyordu. İnsanlar ejderhaların saldırmasına sebep oldukları için onları da Almas gibi öldürmek istiyorlardı. Amasia'ya cevap veremiyordu çünkü sanki ağzını açsa hepsi birden üzerine çullanacak gibiydi. Adeta yırtıcı hayvanlarla sarılmıştı. Kabiliyetini elde ettiğinden beri ilk kez bu kadar yoğun bir duygu dalgasına maruz kalmıştı. Üzerindeki baskı yüzünden vücudunu bile çok kıpırdatmıyor, hatta nefesini tutuyordu. Böyle bir durumdayken nasıl ayağa kalkıp bir şey söyleyebilirdi ki?

Evan'ın bu güce alışması zaman alacakmış gibi gözüküyordu. Bu kadar çok insanın arasında bile biraz odaklanınca ortaya neler neler çıkıyordu. Hemen yanındaki Amasia'nın durup durup Almas'a bakan, her baktığında da parçalanan kalbini hissedebiliyordu. Ainhina'lılarda öfkenin yanında şiddetli bir de merak var gibiydi. Daniel'de kararsız bir hal, Jakaranda da ise yoğun bir endişe olduğunu görebiliyordu. Kalabalıktaki en rahat kişi ise Behbud'du. Biraz durup Almas'a odaklandı ve ardından "Çok garip!" diye fısıldadı. Amasia ona doğru döndü ve iyice yaklaştı. "Ne oldu?" dedi heyecanla. Evan, Almas'a bakmaya devam ediyordu. "Kız ölümü kabullenmiş." dedi Evan. Almas'ın kalbinde en ufak bir isyan ya da karşı çıkma hissedemiyordu. Ne Behbud'a ne kasabasına ne de bir başkasına öfke de yoktu. Aksine kendi kendine ölmesi gereken bir suçlu muamelesi yapıyordu.

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin