Bölüm 12; Cadı Avcıları

433 83 218
                                    


Hibra'nın sesinde her zamanki zariflikten çok yoğun bir ciddiyet vardı. Roxx ve Rouga sessizce Ugo'ya baktılar. Ugo derince bir nefes çekip bıraktı. Yerinden öyle sert kalkmıştı ki sandalyesi devrildi. Burnundan soluyarak dışarı çıktı ve Hibra'nın yanında yerini aldı. Krallık binasına doğru ilerliyorlardı.

"Bence dediğin gibi önemsiz bir şey değil." dedi Hibra. "Tam aksine bir ulakla gönderilmeyecek kadar önemli bir mesele olmalı bu."

Ugo sessizliğini korudu. Hibra birkaç adımdan sonra "Kralı daha önce hiç gördün mü?" diye bir soru sordu.

"Bir kez." dedi. "Sanırım."

"Sanırım mı?"

"Buraya ilk geldiğimde oduncular beni ona götürmüştü. Hayal meyal hatırlıyor gibiyim. O zamanlar onu görmek daha kolaydı sanırım. Bir keresinde de Lakahl ve ben ondan bir tebrik kartı almıştık."

"Anladım."

Binadan içeri girdiler. Merdivenleri aynı hızlı tempoyla çıkıp büyük kapıya ulaştılar. İçeriden birtakım konuşmalar geliyor ama bir şey anlaşılmıyordu. Kapının önündeki adam elindeki kağıda bakıp isimlerini sordu ama Ugo başını bile çevirmeden ilerlemeye devam etti. Adam elini uzatsa da fayda etmemiş, Ugo kapıyı var gücüyle ittirmişti. Hızla açılan kapı ardındaki duvara çarptı. Kapı bekçisi adamın kalbi duracak gibi olmuştu. Elindeki kağıdı istemsizce ağzına götürdü, gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Kralın huzuruna böyle girebilen birisini ne görmüş ne de duymuştu. Hibra ve Ugo içeri resmen dalmış, koca odada krala doğru yürürlerken adam titreyerek kapıyı arkalarından kapatmıştı.

Kapının çalınmadan açılması da sertçe duvara çarpması da kralın dikkatini çekmiş gibi gözükmüyordu hatta başını bile çevirmeden önündeki adamla konuşmaya devam ediyordu.

"Seni buralarda yakalamak bizim için büyük şans oldu çocuğum. Geldiğin için teşekkür etmek de istiyorum sonuçta bu kabul ettiğin ilk görev, sadece buraya gelmen yazıyor olsa da. Senin yeteneklerine güvenebileceğimden eminim. Ayrıca görüşmeyeli epey zayıflamışsın. Kendine biraz daha dikkat et."

Eli ile uzun sakallarını karıştırırken kıkırdıyordu. Başını yavaşça kendine doğru yaklaşan Ugo ve Hibra'ya çevirdi. Adımlarını az önce Kuzey Kralı'nın konuştuğu kişinin yanında sonlandırdılar. Hibra, Ugo'nun bedeni görüşünü kapattığından dolayı adamı süzmek için eğilmek zorunda kaldı ama kim olduğunu çıkartamamıştı. Ugo ise bakışlarını direk olarak krala dikmişti.

Hatırladığı gibi yaşlı bir adamdı bu. Bembeyaz parıldayan sakalları ve mütebessim bir siması vardı. Beyazın üzerine sarı işlemelerin yapıldığı ince ipekten cübbesiyle mütevazi bir duruş sergiliyordu.

Onlara doğru dönüp "Hoş geldiniz çocuklarım." dedi.

Ugo kollarını bağlayıp "İyice çürümüşsün ihtiyar." diye karşılık verdi. Kral başını yavaşça öne eğdi, yüzündeki samimi gülümseme hala oradaydı.

"Sen de bir hayli büyümüşsün Ugo, her manada. O gün buraya geldiğinde bir gün mutlaka anılarını tekrar kazanacağına ve..."

"Yirmi yıl önceki mevzulardan bahsetmesene be adam! Bizi buraya neden çağırdın onu konuşalım."

Kral gözlerini yumup başı ile bir hareket yaptı. Aynı yavaşlık ile Hibra'ya döndü ve "Hibra Slanzar değil mi?" diye sordu. Cevaplamasına müsaade etmeden "İyi bir asker olduğun kadar da iyi bir babaymışsın. Oğlunun da senin gibi gerçek bir adam olacağı günleri sabırsızlıkla bekliyorum." diye devam etti.

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Where stories live. Discover now