Bölüm 63; ALAZ OTU

297 68 48
                                    


Lulu kurdundan atlayıp arkasını döndü ve Amasia'ya baktı. Amasia başını hafifçe öne eğmiş ve "Biz dışarıda kalsak daha iyi." demişti. Lulu başını sallayıp önüne döndü. Jakaranda ve Daniel'le birlikte çadırdan içeri girdiler. İçerisi hiç de bir çadırın içi gibi değildi. Girişin sağından ve solundan başlayan boyut boyut ve renk renk minderler karşılarında birleşiyor, Ainhina'nın lideri daha önce bir yöneticide görmedikleri şekilde yere oturuyordu. Ortada taht benzeri bir şeyin olmayışı herkesin garibine gitmişti. Liderin oturduğu yerin hemen arkasında birbirine geçirilmiş demir çubuklar duruyor, bu çubukların üzerine konulmuş koca tabakların içinde ateşler yanıyordu. Ateşlerin arkasında ise ayakta bekleyen dört kişi vardı. Bu insanların en ufak tehdit içeren bir hareketleri olursa yaylarına bir ok gerip kendilerine atacak muhafızlar olduğu barizdi.

Jakaranda diz çökmüş, yumruğunu yere bastırıp kolunu dizinin üzerine koymuştu. Onun ardından Daniel aynısını yapmış son olarak da Lulu lideri selamlamıştı. Önündeki göz kamaştırıcı sofrayla meşgul olan lider elini yukarı aşağı sallayınca ayağa kalktılar. "Ainhina kasabası lideri Behbud Bujumbura'ya Kuzey Kralı'nın selamını iletmekten şeref duyarım!" dedi Daniel. Adam çok oralı olmamıştı. Kendince yemeğini yemeye devam ediyordu. Daniel, "Bizi topraklarınıza kabul ettiğiniz için..." diye devam ederken "Garip bir mektup aldım!" dedi Behbud. "Okçularımdan birisini istiyormuşsunuz!"

Ellerini önündeki yer masasının köşelerine koyup başını kaldırdı. Ortamın loşluğu uzun bir kafası, sakalsız bir yüzü ve kalın kaşları olan adamın suratını tam olarak görmelerini engelliyordu. Huzurundakileri bir bir süzen Behbud "Kuzey Kralı'nı onun mücadelesine dahil olmayacağımız konusunda ikna ettik sanıyordum!" dedi. Daniel "Bu seferkinin özel bir sebebi olduğunu düşünüyorum." diye karşılık vermişti. "Garip derken kast ettiğim şey de buydu zaten!" diye atıldı Behbud. Daniel ile göz temasını sürdürürken dilini ağzı içinde dolaştırıp dişleri arasına sıkışan yemek kalıntılarıyla meşgul oldu. Ardından "Cadılar!" diye bağırdı ve güldü. O gülünce arkasındaki korumaları da ona eşlik etmişti. Parmağını şaklatan lider elini dizine koyup doğrulunca iki Ainhina'lı koşup sofrayı kaldırdı. Birkaç adım atıp Daniel ile yüz yüze gelen Behbud "Kasabamdan kimseyi ölüme göndermek gibi bir niyetim yok!" dedi. Civciv otururken hiç belli etmese de oldukça uzun olan bu adamın keskin bakışlarından kaçınmıyordu. Aksine hiç tereddüt etmeden misliyle gözlerini ona dikmişti. Behbud, sözüne "Ama..." diye devam edip çadırın içinde yürümeye başladı.

"Kuzey Kralı'nın ricasını bu kez geri çevirmeyeceğim! Kasabamda ne kadar istiyorsanız kalın! Size yatacak ve yiyecek vereceğim! Sadece bu! Daha fazlasına karışmıyorum! İhtiyacınız olan okçuyu kendiniz bulun! Ainhina'nın çiftçisinden işçisine kadar tüm erkekleri okçudur! Eğer birini sizinle gelmeye ikna edebilirseniz ne mutlu!"

Yürümeyi kesip onlara doğru döndü ve tekrar güldü. Alaycı tebessümü suratındayken "Cadılarla savaşacaksınız demek!" dedi. "Umarım Kuzey Kralı ne yaptığını biliyordur! Onlar yokken kıta huzur dolu! Matroba dağının yamaçlarında zevk için ejderha öldürdükleri günlerin tekrar gelmesini istemiyorum! Neden diye sorarsan tarihimiz oklarımızın onlara ulaşmadığı kıssalarla dolu!"

Daniel başını eğip elini göğsüne götürdü ve "İşbirliğiniz ve misafirperverliğiniz için teşekkür ederiz efendim!" dedi. "Eğer müsaade ederseniz..."

Lulu, Daniel'in sözünü bölerek bir adım ileri çıkmış ve "Ainhina kasabası liderinden hususi bir isteğimiz daha var!" demişti. Behbud garipseyen bakışlarını Lulu'nun üzerinde dolaştırdıktan sonra "Neymiş?" diye sordu. Lulu, "Buraya gelirken çetin bir mücadele atlattık, ekibimizde çok yaralanmış birisi var! Kasabanızın dillere destan hekimliğine çok muhtacız! Lütfen yardım elinizi esirgemeyin!" deyip dizi üzerine çöktü ve yüzünü çadırın zeminine gömdü. Behbud bir yetişkinin cümleleriyle konuşan bu küçük kıza hayretle bakakalmıştı. Sanki söylediği şeyleri hiç dinlememiş gibi "Kaç yaşındasın sen?" diye sordu. Lulu başını yerden kaldırmadan "On beş efendim!" dedi. Lider gülmüş ve "Şuna da bakın!" diyerek adamlarına dönmüştü. "Ben on beş yaşındayken sadece iki kelime bilirdim!" dedi ve minderine tekrar oturdu. "Ok ve yay!"

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Where stories live. Discover now