Bölüm 32; sahi senin adın neydi, Kuzey Kralı?

404 81 99
                                    

Arenadaki savaş, gözlerine kum kaçmış iki savaşçının birbirine koşmasıyla devam etmiş, Daniel'in görmese bile Evan'ın tam kafasına indirdiği tahta kılıçla son bulmuştu. Yediği darbe ile kılıcı elinden fırlayan, kumlara serilen Evan birkaç dakika bilinçsizce uzandı. Bu sırada kopan alkışları ve yapılan tezahüratları kafasının içindeki kesilmek bilmeyen ıslığa rağmen duyabiliyordu. Daniel tüm övgüleri göğüslerken arenaya giren birkaç kişi Evan'ın kalkmasına ve kenara taşınmasına yardımcı oldu.

Evan kendine gelip gözünü araladığında savaş başlamadan hemen önce kılıcını teslim ettiği çocuk yanında dikiliyordu. Evan'ın uyandığını görünce gülümsedi ve "İyi savaştınız efendim." dedi. Evan'ın şu an ona cevap verecek mecali yokmuş gibi duruyordu. Suratının yarısını kaplayacak şekilde soğuk bir et parçası şakağına yerleştirilmişti. Eliyle yokladığında şişliğin etin üzerinden bile anlaşıldığını fark etti. Yanında duran çocuk Evan'ın bir anda attığı kahkahayla ürperdi. "Kaybettim demek ha?" diye fısıldadı Evan.

"Aynen dostum. Dayak yedin resmen."

Evan o ana kadar yanında olduğunu fark etmediği Yume'ye doğru döndü. O da kendisinden çok uzak olmayan bir sandalyeye oturmuş acı içinde kıvranıyordu. Kafasının tam tepesine konulmuş et parçası onun da tahta kılıçtan nasibini aldığını gösteriyordu. Acıyla inleyerek "Adi Civciv sopayı kafama acımadan vurdu." dedi.

Evan ikinci kere düşünmeden ona doğru uzanıp iki yana ayırıp tokalarla bağladığı saçlarından kendine yakın olanını tutup aşağıya çekti. Yume'nin kafası Evan'a doğru eğilince tepesindeki et yere düşmüştü. Evan diğer elini uzatıp saçlarını ayırdığı yerin tam ortasındaki kırmızı şişliğe bir fiske vurdu. Yume sanki tahta kılıcı kafasına tekrar yemiş gibi acıyla zıpladı. Gözleri küçük bir bebeğinki gibi dolmuştu. "Çok acıdı Evan! Bunu neden yaptın ki şimdi!" diye bağırdı. Evan yüzünde bir gülümsemeyle arkasına yaslanıp "Sadece sus Yume." diye karşılık verdi.


** ** *** ** **


Minik adımları Ana Merkez'in tam merkezini oluşturan koca alanı yarılamıştı ve kendinden emin haliyle ilerlemeye devam ediyordu. Lulu o çetin bakışlarını, ne zaman ilginç bir şey olsa yerden bitercesine, gökten düşercesine bir anda meydana doluşan izleyici topluluğunun bir ucundan diğerine seri bir şekilde dolaştırıyordu. İnsanlar onun yuvasında bir oraya bir buraya fırlayan gözlerini heyecanına verse de hemen yanında yürüyen Amasia onu az çok tanımış olacak ki aklından geçenleri kelimesi kelimesine okuyor gibiydi.

"Lulu."

"Ne var?"

"Chibi seni bir Sınır Kartalı olarak önermiş, yani bu..."

"Abim bir Sınır Kurdu, değil mi?"

"Evet öyle ama..."

"O zaman ben de olacağım."

Amasia diretmenin gereksiz olduğunu bildiğinden onu kendi haline bırakmanın daha iyi olacağını düşündü.

"Ayrıca şunlara baksana." dedi Lulu eliyle etrafını saran topluluğu işaret ederek. "Kendi aralarında fısıldaşıp gülüşüyorlar."

İçinde tutmaya çalıştığı şeytanice bir gülüş ağzından dışarı istemsizce çıkıvermiş gibi kıkırdadı ve "Hepsinin kafalarını tek tek yere basmaktansa böyle topluca bir ders zaman tasarrufu olacaktır." dedi. "Gücümü hepsinin gözüne sokmak istiyorum!"

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Where stories live. Discover now