Bölüm 34; DEMİRDEN BİR BAĞ

378 77 97
                                    

Lulu, kapının önüne boylu boyunca uzanmış kurdunun üzerinde bağdaş kurmuş oturuyor, can sıkıntısından belindeki palasını kınından çıkartıp çıkartıp geri sokuyordu. Kapının diğer ucunda duvara yaslanmış Daniel'in beklemekten son raddesine gelmiş sabrı, şimdi de kulağının dibindeki bu tıklamalarla sınanıyordu.

Elini saçlarına daldırıp biraz karıştırdıktan sonra hafif çekerek "Kesecek misin şunu?!" diye bağırdı. Lulu, elini bir anda celallenen Civciv'e doğru hırıltılı bir bakış atan kurdunun tüylerine daldırdı. Minik parmakları gri kürkün içinde karışıp gitmişti. Koca köpeğin sakinleşip kafasını tekrar yere indirmesi biraz zaman aldı.

Birkaç dakika sonra sessizlik yine Daniel tarafından bozulmuştu. "Nerede bu çocuk!!" diye bağırdı. "Saçma sapan çiçek olayı biraz daha bekleyemez miydi yani delirmek üzereyim!!"

Lulu onunla aynı fikirde olsa da haykırışlarını görmezden geliyordu. Daniel ona doğru dönüp "Şu kurtlarınla bir gidip bakamaz mısın?" diye sordu. Lulu sessizliğini koruyordu. Daniel birkaç saniye onun gökyüzüne dalıp gitmiş suratını izleyip kılıcını çekti.

"Bana cevap ver bücür!!"

Lulu bu kez ayağa kalkmış olan kurdunun başını iki eliyle tutup aşağıya bastırdı. Hala Daniel'in yüzüne bakmıyordu. "Abimi rahat bırak Civciv, beni de." diye karşılık verdi.

Daniel sakinleşmiyordu. Kılıcını sağa sola savurup duruyor ve "Neden!! Şu an bundan daha önemli ne olabilir!! Neden gelmiyor?!" diye bağırıyor, etrafındaki insanların ona garip garip bakmasına sebep oluyordu.

Lulu sokakların arasından kralın konutu önündeki çiçek bahçesine giriş yapan abisi ve diğerlerini görünce gülümsedi. Kurdundan atlayıp çaldığı küçük bir ıslıkla onu yanından gönderdi. Daniel onun kapıyı aralayıp içeri girmeye meylettiğini görünce kılıcını kınına soktu ve "Hey! Hep beraber gireceğiz demiştik!" diye seslendi. Lulu onu yine görmezden gelmiş, başıyla arkasına doğru bir işaret yapmakla yetinmişti.

Daniel daha farkına varmadan yanına gelen Evan parmağını sağ omzuna dokundurup solundan geçerek "Hadi gidelim!" diye bağırdı. Elindeki çiçeği hala sımsıkı tutan Amasia, Daniel'in kendi etrafında boş boş dönmesine kıkırdadı. Hemen arkalarından gelen Yume ise "Neyi bekliyorsun Civciv geç kalacağız!" deyince zaten sinir küpüne dönen Daniel'in gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi açıldı ve bir küfür savurdu.

Kralın odasına giden merdivenleri muhabbet ederek ve birbirlerine laf atarak çıktılar. Lulu abisine onu çok beklettiği için fırça atıyorken şakağındaki morluğu fark etti ve nasıl olduğunu sordu. Evan işaret parmağını dudaklarına bastırarak susmasını işaret etti ve panikle arkasını dönüp Daniel'in bunu duyup duymadığını kontrol etti. Lulu abisinin bu hareketlerinden neler döndüğünü sanki oradaymış gibi kavramıştı. Daniel öğüt verir bir edayla Amasia'ya çiçekleri bir yere bırakmasını, kralın huzuruna böyle ciddiyetsiz bir şekilde giremeyeceğini bahsediyor, Amasia ise bu çiçekleri elinden almaları için ellerini kesmeleri gerektiği gibisinden abartılı bir aşk ifadesi kullanmıştı. Yume ise Lulu'nun kolunu çekiştirip duruyor kurtları konuşmanın tam ortasında bir ıslıkla odaya çağırması için yalvarıyor, hatta hepsinin odayı çevreleyen camlardan içeri girmesiyle alakalı planını ses efektleri de ekleyerek anlatıyordu.

Chibi arkasından gelen tanıdık gürültüye doğru başını çevirdi. Kralla bakışmaları son bulmuş ve kendini zorlayarak da olsa ayağa kalkmıştı. "Geldiler." diye fısıldadı. Kapının büyük bir gümbürtüyle açılmasıyla kırışıklarla dolu yüzünde bir tebessüm belirdi. Bu çocukları ve yapacakları şeyleri düşündükçe içi kıpır kıpır oluyor, kendi gibi yaşlanmış kalbi bir kere daha kanını deliler gibi pompalamaya çalışıyordu. Elindeki değneğin tepesini sıktı ve tekrar krala doğru döndü. Onun yüzünde de kendininkine benzer bir ifade vardı.

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Where stories live. Discover now