Bölüm 6; adım Ugo, şimdi çekilin başımdan!

475 88 158
                                    


Şu sıralar her canı bir şeye sıkıldığında yaptığı gibi elindeki hançerini, parmaklarını da işin içine katarak çeviriyordu. Bu ustalaşmaya başlamıştı. Öyle ki bakışlarını babasının heykelinden çekmeye gerek bile duymuyordu. Sol eliyle havaya attığı parlak hançer havada daireler çizerken, yıllardır sanki demircilikle değil de bununla uğraşırmışçasına diğer eliyle kaptığı bıçağı kemerindeki kabzasına hızlıca sokuverdi. Ayağının ucunu hafifçe heykellerin üzerinde durduğu beyaz mermerimsi taşa vurup vurup çekiyordu. İki üç günde bir buraya gelip sadece sessizce dikiliyordu; tek kelime etmeden. Eğer onu ortalıkta göremezsen nerede olduğunu mutlaka bilirdin. Yine düşüncelere dalıp gitmişti ki birisi tabanlarını sürüye sürüye, yerden toz kaldıra kaldıra ona doğru yaklaştı.

"Hey!"

Lakahl elleri cebinde, üşüdüğü için hafif titreyerek, burada olmaktan mutsuz olduğu her halinden belli asık suratıyla Ugo'nun arkasında dikiliyordu.

"Hadi, yola çıkıyoruz." dedi ve bir süre tepki vermesini bekledi. Duyduğundan emin olsa da daha yüksek bir sesle "Hey!!" diye tekrarladı. "Dedim ki yola..."

"Sağır değilim!!" diye bağırdı Ugo.

Lakahl dişlerini gıcırdatırcasına sıktı. Ugo'nun her ama her hareketi, hatta sadece varlığı bile onu öyle rahatsız, öyle gıcık ediyordu ki yumruklarını suratına geçirmemek için kendini zar zor durduruyordu. Bunu yapmamış da değillerdi. Dlatan'ın yanında birbirlerine laf sokmaktan ileri gitmemeye özen gösterselere de baş başa kaldıkları çoğu zaman bu dalaşmaların sonu çok iyi bitmiyordu. Derin bir nefes alıp kendini sakinleştirdi. Ardını dönüp hızlı adımlarla uzaklaşmadan önce "Sağır değilsin ama adinin tekisin!" diye homurdandı.

Ugo da sıktığı dişleri yavaş yavaş gevşetip tekrar bıçağını çıkardı. Bıçağı böyle çevirmek onu gerçekten rahatlatıyordu. Ayağını, soyadının yazdığı levhanın altına vurmayı kesti ve sonra Lakahl'ın peşinden binaların arasına daldı.

Görevleri sandıklarından çok daha uzun sürmüştü. Belki de zamanın bu denli yavaş geçmesinin sebebi ikisi arasındaki duvarın her geçen gün daha da kalınlaşmasıydı. Her ne olursa olsun artık Yuva'ya, Kara Çekiç'e, evlerine geri dönme vakti gelmişti.

"İşte bu da sonuncusu!" dedi Dlatan. Eşyalarını at arabasına yüklemeyi bitirdikten sonra arkasında somurtup duran iki gence başı ile bir işaret yaptı ve "Hadi binin artık neyi bekliyorsunuz." dedi.

Bizimkiler arabada yerlerini alırlarken oranın demircileri de nemli gözleri ile onları uğurlamaya hazırlanıyorlardı.

"Umarım kolayca Yuva'ya ulaşırsınız."

"Bir gün belki tekrar görüşürüz ha."

Lakahl, yüzünde bir tebessümle elini kaldırdı ve adamlara "Bize ev sahipliği yaptığınız için teşekkür ederiz, eğer yolunuz düşerse Kara Çekiç'e uğramayı unutmayın." diye cevap verdi. Adamlar, bu samimi sözler ile neşelenmiş gibiydi.

"Uğrayacağımızdan emin olabilirsin." dediler. "Sizi çok özleyeceğiz, burası bir hayli sıkıcı olmaya başlayacak."

Tüm gözler istemsizce muhabbete dahil olmak yerine boş boş hazırlanan askerleri izleyen Ugo'ya dönüverdi. Demirciler bir süre birbirlerine baktılar. İkisi de ona veda etme işini diğerine yıkma düşüncesindeydi. Bir süre sonra içlerinden biri şansını denedi.

"Meydandaki anıtı her gördüğümüzde aklımıza sen geleceksin Ugo."

"Öyle mi?" dedi Ugo imalı bir şekilde. Tepkisinin bu denli hızlı oluşundan lafı ağızlarına tıkacağı belli olmuştu. "Bense sizi hemen unutacağımdan eminim."

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora