Bölüm 46; umut yok, yiyeceğiz!

412 78 123
                                    


Hanın yemek yenen salonu onların oturduğu masa haricinde bomboştu. Mutfak kısmından gelen doğrama ve pişirme sesleri dışında kulaklarına çarpan hiçbir şey yoktu. Ortamın boğuculuğu nereden geldiği bilinmez bir sineğin aralarında uçuşmasıyla sinirleri germeye başladı. Sinir bozucu vızıltı atmosferi daha da katlanılmaz yapıyordu. Başına geleceklerden habersiz bir şekilde havada süzülen böcek belki de kanatlarını birazcık olsun dinlendirmek için masaya konmuş ama tepesine inen bir el ile ezilip yok olmuştu.

Şen ve içten bir kahkahanın ardından "Geberttim!" dedi Yume. Elini kaldırdığında sineğin kanlar içinde masaya yapıştığını gördüler. Kopan kanatlarından bir tanesi Yume'nin elinde kalmıştı.

Tekrar sessizliğe gömüldüler. Daniel elinde çevirdiği sürme bıçağını havaya atıvermiş ama tutamayıp düşürmüştü. Bıçağın yerde sekerken çıkarttığı çınlamalar hanın boş duvarlarında yankılanmıştı. Dayanamadı ve "Neden?" diye sordu. "Neden burada durup yemek yemek zorundaymışız?"

Hanın tavanına dalıp giden bakışlarını hareket ettirmeden "Aç değilim." dedi Yume. O da diğer herkes gibi burada olmayı istemiyordu. "Sınır'ın dışını o kadar özledim ki canım başka bir şey istemiyor."

"Aynen!" diye bağırdı Daniel.

"Kapa çeneni Civciv." diye fısıldadı Lulu. "Sana bunun bu görevin önemli bir parçası olduğunu söyledim, değil mi?"

"Ama neden?!" diye tekrarladı Daniel. "Neden Çivili Kapı'daki handa, neden Kuzey Krallığı'nın en kötü yemeklerinin piştiği yerde yemek yemek zorundayız?! Bunun görevle ne alakası var?"

"Chibi öyle dedi." dedi Lulu.

Yume dilini dudakları arasından uzatarak bir bebeğin yaptığı gibi tükürükler saçarak bir ses çıkarttı. Daniel saçlarını çekiştiriyordu. "Dünyanın en saçma şeyi bu!" diye haykırdı. "O kaçık herifi bir daha gördüğümde bunun bedelini ödeteceğim!"

Lulu sakinliğini koruyordu. "Bu daha önce yapacağınız görevlere benzemeyecek. Bilmiyorum en uzun süren göreviniz ne kadardı ama bir sonraki han görüşümüz ne zaman olur bilmiyorum. Dışarıda çok daha kötülerini yiyeceğiz. Bu bir tür alıştırma."

Derin bir nefes alıp bıraktı ve "Bu yediğimiz son han yemeği de olabilir bu arada." dedi.

Daniel kafasını elleri arasından çıkartıp ona baktı ve "Açıkçası ölmeyi düşünmüyorum." dedi ve etrafına bakındıktan sonra "Kimse düşünmüyor." diye ekledi.

Lulu konuşma başladığından beri ilk defa göz teması kurmuş ve acımasız bir şekilde "Bu ne düşündüğünle alakalı değil." demişti. "Baban son han yemeğini burada yemişti."

Ortam bir anlığına buz kesmişti. Evan işaret ve orta parmağıyla kardeşinin kafasını ittirdi ve "Saygılı ol Lulu." diye uyardı. Daniel ise herkesin beklediğinin aksine gülümsemişti.

"O deli herif bize özet geçti. Sana iki yıl boyunca babamla alakalı başka ayrıntılar anlatmış olmalı değil mi?"

Dirseklerini masaya koyup biraz eğildi ve "Ara sıra benimle paylaşırsan memnun olurum." dedi. Lulu da gülümsemişti. "Neden olmasın?" diye karşılık verdi.

Daniel eski huysuz ve kibirli çocuk değildi. Belki huysuzluğu ve kibri olduğu yerde duruyordu ama başka değerler de edinmişti. O artık bir cadının kolayca ezemeyeceği bir kalbe sahipti. İnsanlara babasının adını anma noktasında bile terslik çıkartan şımarık çocuk gitmişti. SARI ŞEYTAN'dı o. Sırtını sandalyesine yaslayıp başını arkaya attı. Sessizlik birkaç saniye olsun devam etmişti ki "Bu arada babamın bana burayı anlattığını hatırlıyorum." dedi. Ağzını açıp bir şeyler söylemeye hazırlanıyordu ki derince bir nefes alıp "Her neyse!" dedi.

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Where stories live. Discover now