Bölüm-19

86.5K 2.8K 318
                                    

Acı, tarif edilemez bir duyguydu. Çeşitleri olsa da acının sonunda ruhumuz parçalanıyordu. Bu istemsizce herkesin başına geliyordu. Benim ruhumu Tolgay parçalamıştı. Psikolojik olarak günden güne beni öldürüyordu. İlk başta onla mücadele edebileceğimi düşünmüştüm ama gün geçtikçe bunun oldukça zor olduğunu maalesef ki anlamıştım.

O oldukça güçlü ve akıllıydı. Kendimi yabana atmıyordum ama ona karşı şansım oldukça azdı. Hem de hiç düşünmediğim kadar. 

Gizem elinde tuttuğu buzu yavaşça koluma bastırıyordu. Fazla bastırmış olacak ki istemsizce inledim. Gizem hızla buzu çekti ve özür dileyen gözlerle bana baktı. 

"Sorun değil, sadece biraz acıyor." 

Gizem elindeki buzu masanın üstüne bıraktı ve adını bilmediğim merhemi koluma sürmeye başladı. Merhem ilk başta kolumu yaksa da daha sonra inanılmaz bir şekilde kolumu rahatlatmıştı. 

Gizem sürme işlemini bitirdikten sonra parmaklarını peçeteyle sildi. Merhemi de masaya bıraktıktan sonra kollarını kavuşturarak benden tarafa döndü. Bakışlarıyla gözlerimi kaçırdım. 

"Ne diye o salağın evine gidiyorsun kızım, sende akıl yok mu? Hadi gittin neden içeri giriyorsun?" Ses tonu sakin olsa da kelimelerin vurgusu oldukça sert ve uyarıcıydı. 

"Bilmiyorum, her şey bi anda oldu."

Gizem pes dercesine baktı ve yerinden kalktı. Kendini zor tuttuğunu biliyordum. Yerdeki kıyafetlerini hızlıca aldı ve dolabın içerisine tıkıştırdı. Saçları oldukça dağınık ve vasat dururken yüzü oldukça solgundu. 

"Sana diyecek bir şey bulamıyorum Bade, hani ses kaydı ile Tolgay'a dersini verecektik. Halbuki ben öyle düşünüyordum." 

Ayağa kalktım ve Gizem'in karşısına geldim. Kafamı zorlukla kaldırdım ve bakışlarımı sabitledim. Gözleri hüzüntü ile karışık kırgınlık barındırıyordu. 

"Özür dilerim, sana sormadan o eve girmemeliydim." 

Tek söyleyebileceğim buydu. Gizem haklıydı ama bi an için Tolgay'a dersini vermek istemiştim. Sonuç olarak bu iş ters tepmişti ve benim canım yanmıştı. 

Gizem'in gözünden bir yaş aktı ve buna takiben hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ağlaması o kadar şiddetliydi ki şaşkınlıktan müdahale edememiştim. Hıçkırıkların arasından zorlukla konuştu. 

"Gözümün önünde her geçen gün ölüyorsun Bade, ben ise sadece buna seyirci kalıyorum. Seni kaybetmek istemiyorum. Sen bu hayatta değer verdiğim en kıymetli kişisin."  

Bende de ipler koptu ve hüngür hüngür ağlamaya başladım. Gizem dayanamadı ve sıkıca bana sarıldı. Sarılışı o kadar sıkıydı ki sanki kalbinin içine sokmak istiyordu. Saçlarımı okşadı ve yatıştırıcı bir sesle konuştu. "Ağlama lütfen, bu belayı da def edeceğiz. Sana bu konuda kardeş sözü verebilirim." 

Gizem'den ayrıldım ve göz altımda biriken yaşları sildim. Bu aralar hiç ummadığım kadar ağlamıştım. Artık sorunlarımla başa çıkamıyordum ve günden güne mürekkep gibi tükeniyordum. 

"Bilmiyorum Gizem, artık umudum kalmadı." 

Gizem eline aldığı ıslak mendil ile yüzünü güzelce sildi. Saçlarını rastgele topladıktan sonra kızaran gözleriyle bakışlarını üzerimde topladı. 

"Bu sözler sana yakışmıyor, sen güçlü bir kızsın. Senin için Tolgay sorun olmamalı." 

Buruk bir tebessüm dudaklarımda yerini aldı. Gizem motivasyon vermek için elinden geleni yapıyordu. Kimi zaman kendinden çok beni düşünüyordu. Bu onun yapısıydı ve bu aramızdaki bağı oldukça kuvvetli kılıyordu. 

ZindanWhere stories live. Discover now