Bölüm-20

85.6K 2.7K 96
                                    


Sabahın o tatlı esintisi saçlarımı havalandırıyordu. Henüz güneş doğmamışken Ay dede bütün ihtişamı ile gülümsüyordu. Bir soluk aldım ve gökyüzüne bakmayı bıraktım. Gizemlerin evinden ayrılalı neredeyse 2 gün olmuştu. Bu süre zarfında kimseyle iletişimde bulunmamıştım, buna Gizem de dahildi. 

Telefonumu 2 gündür kullanmıyordum. Okula gittiğimde yoktu. Annemin ve babamın bütün olanlardan haberi olsa da üstüme gitmemişlerdi. Onlar da nefes almam gerektiğinin farkındaydılar. 

Güler ablanın o mesajından sonra yüzsüz gibi Gizem'in yanında bulunamazdım. Ne kadar Gizem'in yanında bulunmak istesem de gururum buna el vermiyordu. Sonuç olarak annesi beni istemiyordu ve bende istenmediğim yerde olmak istemiyordum. 

Omuzlarımı düşürerek kaldırım kenarına oturdum. Bulunduğum sokak oldukça ıssızdı. Bu saatte kim uyanık olurdu ki zaten. Herkes benim gibi değildi. 

İki gün boyunca bütün yaşadıklarımı düşünmüştüm. Düşündükçe iyice dibe batıyordum. Çıkış yolunu hayal ederken her zaman kendimi çıkmaz sokaklarda bulmuştum. Yalnızlığım eşlik ediyordu sadece bana. İşin tuhaf yanı ise yalnız olmak gün geçtikçe hoşuma gidiyordu. Kimseyle muhatap olmuyordum ya da kim ne der diye hareketlerime dikkat etmiyordum. Sadece içimden geldiği gibi davranıyordum. Buda git gide hoşuma gidiyordu. 

Yerimden kalktım ve kalçama bulaşan tozu silktim. Rahat ve yavaş adımlarla yürümeye başladım. Mis gibi hava ciğerlerime hizmet ederken, ilk defa bu kadar huzurluydum. Terapi gibi gelen bu sabah yürüyüşü oldukça iyi hissettirmişti. 

Köşeyi hemen döndükten sonra kendimi yerde buluverdim. Kalçam şiddetle sarsılırken saçlarım görüş alanımı kapatmıştı. Acıya karşıt ağzımdan ufak bir inleme çıkıvermişti. Hangi mal önüne bakmadan koşardı, anlamıyordum.

Saçlarımın yüzünden çekilmesi ile masmavi gözler görüş alanıma girdi. Terden sırılsıklam olmuş tişörtü ve darmadağın saçları ile Demir'in burada ne işi vardı? 

"İyi misin Bade?"

Geri çekildim ve hızla ayağa kalktım. Buna takiben oda ayağa kalktı. Yüzünde mahcup bir tavır vardı. 

"Bana çarpmasan daha iyi olabilirdim."

Demir kemikli parmaklarıyla dağınık saçlarını karıştırdı. Ardından gülerek konuştu: "Sende önüne bakabilirdin." 

Birde suçu bana atıyordu. Sonuçta Tolgay'ın arkadaşıydı fazla bir şey beklenmemesi lazımdı. Al birini vur ötekine.

"Sende bilmediğin yollarda bu kadar hızlı koşma, yerle bütünleştim resmen." 

"Abartma alt tarafı çarpıştık. Ben yere düşmedim bile." 

O vücut ile yere düşmemesi normaldi. Zaten düşse bunda bir anormallik arardım. Sonuç olarak olan benim güzelim kalçama olmuştu. 

"Şansa bak ki ben düştüm, özür dileyeceğin yerde haklıymışsın gibi kendini savunuyorsun."

Sinirle söylendim ve yanından geçmeye çalıştım ama önüme geçmesi yüzünden bu hareketim başarısızlıkla sonuçlandı.

"Tamam, benim hatamdı. Özür dilerim, oldu mu?" 

Kollarımı göğsümde birleştirdim ve kafamı dikleştirdim. 

"Bunu ben söylemeden yapacaktın. Zaten özrünü filan kabul etmiyorum." 

Demir'in kaşları çatıldı ve eğlenceli havası dağıldı. Bu tepkiyi benden beklemiyordu. Halbuki bu tepki bana göre oldukça doğaldı. 

ZindanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin