Bölüm-52

59.3K 2K 887
                                    

Ben Bade Sayılkan

İnsanların gıpta ile baktığı, güzelliği ile birçok erkeğin başını döndüren kız bendim. Zamanında birçok kişiyle sevgili olmuştum. Sayamadığım kadar çok insanla tanışmıştım. Popüler ve zeki bir kızdım. Ta ki onunla tanışana kadar.

Hayatıma girmesiyle beraber her şey alt üst olmuştu. Cehenneme gitmeden bana azabını yaşatmıştı. Korkunun bütün farklılıklarını tatmıştım. Halbuki ben ona hiçbir şey yapmamıştım. En azından ben öyle sanıyordum.

Havanın soğukluğu yanaklarımı acıtıyordu. Burnumun şimdiden kızardığına emindim. Annem nerede kalmıştı acaba?

Evet, annemle konuşmayı kabul etmiştim. Onu dinleyecektim. O beni hiçbir zaman dinlemese de ben bunu ona yapmayacaktım. Kendisini anlatmasına izin verecektim. Hangi sebebi sunacağını gerçekten merak ediyordum.

Daha sonra Tolgay ile buluşup babasının ne bok yediğini ona anlatacaktım. Aylin ablaya anlatıp anlatmamak ona kalmıştı. Ben vazifemi yapacaktım. Bu iyiliği sanırım Tolgay'a yapabilirdim.

Önümde duran arabayla irkildim. Bu arabayı anında tanımıştım. Sürücü koltuğundan çıkan kadın ile yüzüm düşmüştü. Bir insan annesini gördüğüne üzülür müydü?

Annem ihtişamından ödün vermiyordu. Klasik şıklığı ile göz kamaştırıyordu. Üstüne giydiği siyah elbise onu olduğundan daha zayıf göstermişti. Ayaklarında ise siyah kısa topuklu ayakkabılar vardı. Sarı saçlarını düzleştirmişti ve buna ilaveten hafif bir makyaj yapmıştı. Her zaman ki gibi güzeldi işte.

Yavaş adımlarla yanıma doğru yürüdü. Bana sarılmak istese de anında kendimi geri çektim. Annem afallasa da kendinden ödün vermemeye çalışarak konuştu.

"Nasılsın kızım?"

"Nasıl bıraktıysan öyleyim."

Annem gergince yerinde kıpırdandı. İkimiz içinde zorlu bir konuşma olacaktı. Her ne kadar bunu yapmak istemesek de elimizde olan bir şey değildi. Annem bizi bu çukura sokmuştu. Çıkışı ikimize kendi sunacaktı.

"Hava çok soğuk. Şuradaki kafeye geçelim."

Başımı salladım ve yavaş adımlarla annemi takip etmeye başladım. Annem kafenin kapısını açarak içeriye girdi. Hemen ardından bende girdim. Burası hoş ve güzel bir kafeydi. Arada Gizem ile gelirdik ve dedikodu yapardık. Gizem'i hatırlamam ile boğazıma bir yumru takıldı sanki.

Ağlamak istemeyerek dudaklarımı dişledim ve annemin seçtiği masaya geçerek karşısına oturdum. Bunu düşünmemeliydim. Gizem'i düşünmek bana iyi gelmiyordu. O artık aramızda değildi. Bunu kabul etmek istemesem de hayat bir şekilde kabul ettiriyordu.

Yanımıza gelen kafe çalışanı ile dikkatim dağıldı. Güler yüzlü genç kadın "Hoş geldiniz." dedi. Neşesi azda olsa bana yansımıştı.

İkimizin önüne de menüyü bıraktıktan sonra arkasına dönerek yavaş adımlarla yanımızdan ayrıldı. Annem menüye göz attı ve bakışlarını üzerimde sabitledi.

"Ne içelim?"

"Ben bir şey istemiyorum."

Annemin yüzü düşse de oralı olmadım ve parmaklarım ile oynamaya başladım. Bir yandan da içimdeki sıkıntıyı bertaraf etmeye çalışıyordum. Bu masada oturmak benim için zorunluluktu. Her ne kadar annem olsa da kabullenemediğim birçok şey vardı.

"Bir şeyler iç kızım. İyi gelir."

Alayla sırıttım. Normal insanlar gibi mi davranacaktı. Biz anne-kız değildik artık. O köprüyü yakalı çok olmuştu ve yeniden inşa etmesini istemiyordum.

ZindanWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu