Bölüm-37

68.1K 2.3K 549
                                    


Nefesim havada asılı kalmıştı. Ruhum ise kenara çekilmiş korkulu gözlerle bana bakıyordu. Hareket imkanım yoktu. Zira Tolgay'ın elleri buna izin vermiyordu.

Titrek bir nefesi ciğerlerime sundum. Korkuyordum. Hem de hiç olmadığı kadar. Annem karşımda durmuş şok olmuş gözlerle bize bakıyordu. Ona da hak veriyordum. Bulunduğumuz pozisyon buna oldukça imkan veriyordu.

Tolgay'ın üzerine boylu boyunca uzanıyordum. Ufak ellerim onun büyük ve kaslı göğüslerinde duruyordu. Yüzlerimiz ise bir hayli yakındı. Tolgay'ın elleri bellimi sıkı sıkıya sarmıştı. Sanki bırakmak istemiyordu.

Şoku nihayet atlattım ve Tolgay'ın üzerinden hızla kalktım. Ellerimi nereye koyacağımı bilemezken kendimde değildim açıkçası. Basılmıştık! Bunun açıklaması nasıl olabilirdi?

"Hemen bu durumu açıklayın bana!"

Annemin sesi odayı adeta yararken korkuyla yerimde büzüldüm. Ne anlatırsam anlatayım annem bu saatten sonra inanmazdı. O kararını kafasında çoktan vermişti. Bunu değiştirmek zordu. Belki de imkansız.

"Sakin ol Sevil abla." Tolgay'ın yatıştırıcı sesi araya girdi. Oda ortamı yumuşatmak istiyordu. Ne yazık ki kurda kuzuyu teslim ediyordum. Tolgay değil bana yardım etmek tam tersine beni aşağı çekmek için elinden geleni yapardı.

"Oğlum siz ne yapıyorsunuz? Yoksa siz sevgili misiniz?"

Ortamı düşen soğuk soruyla dudaklarımı ısırdım. Bu soru beni idam masasına götürebilirdi. Cellat olup kafamı bile uçurabilirdi. Kısacı sonumu getirebilirdi.

Yerimde kıvranırken göz ucuyla Tolgay'a bakıyordum. Ağzından çıkacak bir söz benim sonum u getirirdi ve ben bunu kesinlikle istemiyordum. İşin tuhaf yanı kendimi savunacak güçte değildim. Ağzımı açıp gerekli cümleleri kurmaktan yoksundum. Bunun nedeni karşımdaki insanın annem oluşuydu.

Tolgay yavaşça ayağa kalktı. Böylelikle endamlı vücudu görüş alanına çıkmıştı. Kemikli parmaklarını saçlarından geçirdikten sonra yavaşça dudaklarını yaladı. Sanki düşüncelerini toparlamaya çalışıyor gibiydi.

Nihayet durumu anlatmaya başladı ama bu beni şoka uğratmıştı.

"Sevil abla kendine gelir misin lütfen! Biz Bade ile abi-kardeş gibiyiz. Bade mutfağa gitmek isterken ayağı takıldı. Yere düşmeden onu yakaladım ama bu seferde dengemi sağlayamadım. Bunun sonucunda beraber koltuğun üzerine düştük. Farkındaysan cep telefonum bile yerde. Sence bu normal mi?"

Ağzım beş karış açıldı. Abi-kardeş derken? Şaka mı yapıyordu bu? İnsan kardeşini bu şekilde öpebilir miydi? Amacı neydi bunun?

Annem yerdeki telefona baktıktan sonra kafasını kaşıdı. Tolgay'ın anlattıkları aklına yatmıştı. Gerçi olayın içinde bulunmasam ben bile Tolgay'ın anlattığına inanırdım. O kadar iyi bir performans sergilemişti ki ünlü aktörleri aratmamıştı doğrusu.

"Kusura bakmayın çocuklar, kötü bir gün geçiriyorum."

Ne! Annemin inanmasına mı şaşırayım yoksa Tolgay'ın böyle bir fırsatı elinin tersiyle tepmesine mi? Tolgay'ın direk sevgiliyiz demesi lazımdı. Yoksa ben mi yanılıyordum? Kafam allak bullak olmuştu. Ne düşüneceğime karar veremiyordum.

"Önemli değil Sevil abla. İyi misin?"

Annem başını salladı ve yavaşça koltuğun üzerine oturdu. Biraz bitkin gibi duruyordu ama aklımı kurcalayan soruyu sormazsam da içim rahat etmeyecekti.

ZindanWhere stories live. Discover now