Bölüm-28

77.6K 2.5K 148
                                    

Huzura muhtaçtık. Her insan huzurlu olmak isterdi. Açıkçası huzur benim yaşam felsefem idi. Deniz'in tuzlu ve rahatlatıcı kokusu beni başka diyarlara alıp götürüyordu. Adeta huzuru vücuduma aşılıyordu.

Hava güzel ve ılıktı. Pazar gününün ihtişamını gözler önüne seriyordu. Hafta sonunun olması sebebiyle sahil bir hayli kalabalıktı. Etrafta koşuşturan çocuklar, bisiklet binen insanlar, piknik yapan aileler dolup taşmıştı. Herkes bu güzel havayı kaçırmak istemiyordu.

Dalgalar kıyıya yavaş fısıltılarla sesleniyordu. Bulutlar denize uyum sağlamış dev ahenkleri ile gövde gösterisi sunuyorlardı. Güneşin parlaklığı tenimize ufak dokunuşlar gerçekleştiriyordu.

"Nasılsın görmeyeli?"

Çağrı'nın sorusuyla gülümseyerek ondan tarafa döndüm. Yarım saattir sahilde oturuyorduk ve aramızda adam akıllı konuşma geçmemişti. Sadece denizi izliyorduk ve sakince etrafı inceliyorduk.

O ise bugün oldukça yakışıklı ve karizmatikti. Alıcı gözüyle bakmak gerekirse itiraf edemediğim bir şekilde hoşuma gidiyordu. Sarı saçlarını özenle rampa yapmıştı. Altına giydiği siyah dar pantolonu düzgün ve uzun bacaklarını hoş gösteriyordu. Beyaz baskılı tişörtü ve mavi spor ayakkabıları gösterişliydi. Benim için özendiği belliydi. Aslına bakılırsa o her zaman bana özen gösteriyordu. Onu kırsam da bana güzel ve hoş görülü davranıyordu. İyi birisiydi. Bir erkekte aradığım bütün kriterler onda toplanmıştı.

"İyiyim sen nasılsın?"

Gülümsedi. "Hiç bu kadar iyi olmamıştım."

Bakışlarımı kaçırdım. Utanmıştım. Gereksiz ve saçma olsa da elimde olan bir şey değildi.

"Özür dilerim Çağrı."

Çağrı ciddileşerek yanıma yaklaştı. "Ne için?"

Aramızdaki mesafe azdı. Onun bacağı ile benim bacağım bir bütün olmuştu. Bu kalbimin hızlanmasına sebebiyet veriyordu. Bu aralar duygularımı kontrol edemiyordum. Kime karşı ne hissedeceğimi kestiremiyordum.

"Sana yaşattıklarım için. Seni bir hayli yıprattım ve üzdüm. Sen bunu hak etmiyorsun."

O kalbine söz geçiremezdi. Salak kalbi benim gibi bir kıza tutulmuştu. Bunun için onu suçlayamazdım. Keşke bende ona aşık olabilseydim ama aşk böyle bir şey değil. Zamanı veya kişisi yoktu. Biz daha farkına varamadan kalbimizde var olurdu. Bizim yapacağımız ise aşkımızı yaşamaktı.

"Sen başıma gelen en güzel şeysin. 18 yıllık hayatımda ilk defa bu kadar mutlu ve huzurluyum. Lütfen bir daha böyle sözler sarf etme."

Başımı salladım ve konuyu değiştirmek amacıyla başka bir soru yönelttim.

"Can ile okula alıştınız mı?"

İkisi de aynı okuldan gelmişlerdi ve arkadaşlardı. Birbirlerine yardımcı olacaklarını düşünüyordum. İki kişi her zaman bir kişiden iyi idi.

"Can ile okulu baya beğendik, sınıfımızla hemen kaynaştık. Hatta beni futbol takımının kaptanı yaptılar. Bu kadarını beklemiyordum."

Ufak bir kahkaha attım. "Demek futbol ile ilgileniyorsun. Yetenekli olmalısın ki seni uygun görmüşler, tebrik ederim."

Utanarak bakışlarını kaçırdı.Bu hali fazla tatlıydı. Ela ile karışık yeşillerini kısmış benden başka her yere bakıyordu.

"Teşekkür ederim, bu arada okulda popülersin sanırım. Bizim sınıfın yarısı seni tanıyor. Gerçi tanınmayacak birisi değilsin ama bu kadar çevren olduğunu bilmiyordum."

ZindanWhere stories live. Discover now